Çanakkale istanbul Bursa Tanitim

Turkiye Turu Dugun Gelenekleri Plajlar Medya ik-eposta Web Sayfasi Yapilir Ankara Tanitim Evlilik Programlari Nostalji ve Anilar Ankara Havuzlar Ankara Tanitim 2 Fenerbahce  ilginc Oteller Burclar istanbul plajlar Otel ilesitim 2 Kpss Testler Kpss Testler 2 Gezici Rehber Gezici Rehber 2 Tuz Golu-Kaybolan Meslekler VOLKSWAGEN 1303 Antik Kentler ik Adresleri Alocular dikkat Memur Haber Firma ik Adresler Anadol STC Ana Sayfa Siyaset Ek Gelir Gezelim Gorelim Bodrum-izmir Antalya-Karisik iller Dini Sozluk 1 Dini Sozluk 2 Ozturkce  Firma listesi Turk Starlar Marka Hikayeleri Kangal  Cesitli Konular TROLEYBUS Gida Teroru Soykirimlar Yerli Araba iletisim Bilgilerim Twitter Takipci israil Boykot Teror Edebsizlik Derin Haber Yolsuzluk Aile  Askerlik-Sehitlik Hz Muhammed Cesitli konular e-bilet Asti Jigolo Servisi



Assos



Assos'da güneş batışı... Yılboyu açık tesisleri, tertemiz havası ve ulaşım kolaylığı ile Assos... Burayı görmek için fazla beklemeyin... Harabeler... Çanakkale ile Ayvacık ilçesine bağlı olan bir köy olan Behramkale, tarihte Troas Bölgesi'nin önemli bir kenti olan Assos'tu... Kıyı şeridi ile 1500 metre uzaklıkta olan Tuzla Çayı arasında kalan alanda, hem denize hem de karaya hakim bir tepede kurulmuş olan kent, 4 bin yıllık tarihi boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Hellen ve Pers savaşlarına, Aristotales'in derslerine, büyük İskender'in fetihlerine, Roma ve Bizans uygarlıklarına, Haçlı Seferlerine ve Osmanlı İmparatorluğu'na tanıklık etmiş... İlk kez 1881 yılında kazı yapan ABD ekibinden sonra, 100 yıl kaderine terk edilen Assos'ta 1981'de Prof. Ümit Serdaroğlu başkanlığında kazı çalışmalarına yeniden başlanmış. Nihayet 1995 yılında Efes Pilsen Firması'nın sponsorluk katkılarıyla başlanan kazı çalışmaları sonunda, nekropol alanında ve Antik Tiyatro tümüyle gözler önüne çıkarılmış. Nekropol alanında açılan bölümlerde, Millattan Önce 6. yüzyıl ile 4. yüzyıldan kalan küp ve lahit mezar çıkarıldı. Buluntular Çanakkale Müzesi'nde sergilenirken, Athena Tapınağı'nın 6 sütununun onarımı planlanıyor. Assos'a gitmek için İstanbul'dan yola çıkacakların iki alternatifi var.Bunlardan ilki, bilinen ana yol E-5 karayolu. Yani yeni adıyla D-100 karayolu.Yazlıkçılar da kışlık evlerine döndüğü için, bu yol şimdilik biraz sakin gibi. Ancak bu yolun en büyük tehlikesi, ağır taşıtların fazlalığı. Yani TIR ve kamyon trafiği çok yoğun. Eğer canınız kamyonlarla yol boyunca yarışmakistiyorsa bu yolu kullanın. Diğer alternatifiniz ise, TEM otoyolunu kullanarak Tekirdağ'a kadar gitmek. Bu yolun da en büyük dezavantajı, kendisini otomobil yarış pilotu gibi yoluna devam eden sürücüler. Bu yolda da aşırı hız tehlikesi çok yüksek. Siz en iyisi yolunuza orta şeritten devam edin. Tekirdağ'a ulaşınca ilk işiniz ya sahilde ya da şehir içinde Ali Baba'dan Tekirdağ köftesi yemek olsun. Bilenler bilir bu köftenin tadı bir başka. Öyle marketlerde satılanlara pek benzemez. Yemek molasının ardından yola Çanakkale yönünde devam edin. Çanakkale'ye isterseniz Eceabat'tan arabalı vapurla geçebilirsiniz. Ya da Kilitbahir'den ufak tekneleri de kullanabilirsiniz. Ancak Çanakkale'ye geçince, bu kez molayı asma yaprağında sardalya yiyerek yapın. Üstüne de peynir tatlısını- bir de fırında kızarmışı olursa çok iyi olur - yiyin. Sonra da yola keyifle çıkın. Çanakkale'den sonra Ayvacık'tan sağa dönenleri, asfalt, iki şeritli,biraz rampa, biraz virajlı orman için keyifli bir yolculuk bekliyor. Behramkale Osmanlı köyü sonrasında Büyük Liman'a inen parke dik yokuşu yavaşça inerek, sahile ulaşabilirsiniz. Assos, İstanbul'a 400, Bursa'ya 300, İzmir'e 270, Çanakkale'ye 100 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Şimdiden iyi yolculuklar dileriz... Assos Eden Beach Otel Assos'a 17 kilometre uzaklıkta, Kadırga köyü sahilinde bulunuyor. 44 oda, bar, restaurant, butik, bahçe, kafeterya, spor alanları ve karavan kampingi de yer alıyor.  Assos'taki diğer oteller şunlar ; Assos Terace Motel , Assos Kervansaray Hotel , Assos Behram Otel , Yıldız Saray. Sokakağzı sahili tesisleri ise şunlar: Arıkan Motel, Özlem Motel Kayalı Pansiyon Sezgin, İmbat ve Yılmaz ise yöredeki diğer pansiyonlar. Öngen Country Hotel ÖNGEN COUNTRY HOTEL Yeşilyurt Köyü'nde bulunan Öngen Country Hotel de kalmak için iyi bir alternatif. Bu otel de taş işçiliğinin nadir örneklerinden biri. İkisi şömineli suit olmak üzere, 60 yatak kapasiteli otelde, yiyeceklerin büyük otelin kendi üretimi. Restoranlar... Assos Limanı çevresinde bulunan otellerin alt katları restaurant ve barlarla kaplı. Deniz üzerine kurulu teraslarda, bölgenin tüm balıkları yenebiliyor. Plajın üstünde ve yanında bulunan kafeler, ailece oturularak sıcak ve soğuk meşrubat içilebilecek yerler. Sahilde satılan "Vafil" isimli kaymaklı özel bir dondurma de, yörenin spesiyali. Sokakağzı sahilinde mantıcı, pizzacı ve çeşitli çay bahçeleri yer alıyor. Bir aile işletmesi olan "Özlem Motel"in restaurantında sabah ve akşam limana yanaşan balıkçılardan alınan taze balıklardan, et ve piliç ızgara çeşitlerinden oldukça uygun fiyatla yemek mümkün olabiliyor. Athena Tapınağı... Assos'dan ayrılırken alacaklarınız arasında kaybolan dokumalar, kilimler veya liman kekiği olabilir. Athena Tapınağı... Anadolu'nun eski çağlardaki en büyük ozanlarından İzmirli Homeros, görkemli yapıtı İlyada destanında şöyle seslenir. "Ey Khryse'yi, kutsal Killa'yı koruyan gümüş yaylı, Tenedos'un güçlü kralı Smintheus, dinle beni. Bir gün sana yaraşır bir tapınakyaptıysam, boğaların, keçilerin yağlı butlarını yaktıysam senin uğruna, şu dileğimi tez elden dile getiriver: Gözyaşlarımın öcünü al Danolardan, oklarınla." (İlyada I 37-42, Azra Erhat- A. Kadir) Şimdi bu şiirde nereden çıktı diye düşünenler olabilir. Efendim bölgenin en ilginç yerlerinden biri, yıllardır suskunlukyaşayan ve yeniden canlanan tarihi eserlerin bulunduğu alan. İşte o nedenle sizleri bu kez tarihe yolculuk yapmaya çağırıyoruz.Tanrılar'ın Tanrısı Zeus'la Leto'nun oğlu Anadolu'nun TanrısıApollon için söylendi bu dizeler. Bozcaada Kralı Khryse'yi(Gülpınar Köyü) koruyan Tanrı Akhalar ile Troiya'ların büyük savaşında Apollon yine Anadolu'nun yanında yer alır.Troialar'da ona şükranlarını sunmak için,Gülpınar'daki Apollon Tapınağı'nı, diğer adıyla fareli Apollon kutsal alanına yaparlar. Tapınak, destandaki bu savaşı resimsel olarak anlatması ile, dünya uygarlıkları içinde yer alan tek örnektir. Anadolu topraklarındaki en ünlü Apollon tapınaklarından bir olan Gülpınar'daki kutsal alan, 24*43 metre ölçülerinde, 11 basamak üzerinde yükselen ve 15 metre yüksekliğinde mermerden yapılmış. yapının temelinde volkan tüfü ve üzerinde andesit bazalt cinsi volkanik Assos taşı kullanılmıştır. Assos'ta, tarihsel adıyla İda (Kaz ) Dağları'nın binlerce yıllık tarihsel yaşamını, Akha kralları arasındaki kavgaları, küsleri, kız kaçırmalarını, Akhalı kahraman Akhilleus'un Troia kralı Priamos'un oğlu Hektor'un öldürülmesini, Paris'in güzelHelena'yı kaçırışını ve Apollon'un 5 metre büyüklüğündeki Tanrı heykelinin bacağını tapınağın yanındaki yöresel müzelerde görebilirsiniz. ASSOS EDEN BEACH OTELİ Assos'a 17 kilometre uzaklıkta bulunan Kadırga Koyu sahilinde yer alıyor. Otel 44 oda, bar restoran, bahçesi ve spor tesisleri hizmet veriyor. Tel : 0286 721 70 39-40 Faks: 0286 721 70 54 İstanbul ofis : 0212 240 64 41 0212 248 42 59 CLUB KAPHERUS Tel : 0286 721 73 54 İstanbul ofis: 0216 363 45 99  0216 363 50 46 0216 363 41 21 ASSOS TERRACE MOTEL Mustafa Oran Kadırga Koyu'nda yer alıyor. 20 odası var. Tel : 0286 764 0285 pbx Faks: 0286 764 0284 HOTEL ASSOS Mustafa Yümlüce Fenerlihan Restaurant ve Dance Bar Behramkale- Ayvacık Tel : 0286 7217017 0286 7217034 0286 7217092 Fax : 0286 7217249 ASSOS KERVANSARAY İskelede yer alıyor. 48 odası, restoran ve bahçesi var. Tel : 0286 7217093 BEHRAM OTEL İskelede yer alıyor. 17 odası, restoran barı, tv salonu ile hizmet veriyor. Tel : 0286 7217016 NAZLIHAN OTEL Tel : 0286 721 73 85-86 Faks : 0286 721 73 87 İstanbul ofis : 0212 240 64 41 0212 248 42 59 Öngen Country Hotel Yeşilyurt Köyü, Çanakkale Av. Mehmet &Öngen Tel : 0286 752 24 34-35 Ofis : 0286 712 11 88 Faks : 0286 752 24 36 Cep : 0532 207 28 17

Babakale



Denizde eriyip giden güneş batışını, en iyi burada izleyebilirsiniz... Babakale'de güneş batışı... Bu fotoğrafın altına yazılacak söz var mı! Seyahat hepimiz için yoğun ve sıkıcı iş yaşamından sonra, en çok özlediğimiz etkinliklik. Bu kez yolumuz Asya kıtasının en ucuna doğru gidiyor. İstikamet Babakale... İstanbul'dan Trakya yönünen özel oto ile çıkış yapanlar, Gelibolu'dan Çanakkale'ye saat başı kalkan feribotlarla geçtikten sonra, Ezine'den Gürpınar yolu ile veya Ayvacık Behram üzerinden Babakale'ye ulaşabilirler. Ezine otogarından Ezine Birlik otobüslerinin günde beş defa tekrarlanan seferleri Akliman duraklı yapılıyor. Babakale - Gürpınar arası, 9 kilometrelik yol ise, yavaş araç sürmeyi gerektiriyor. Çünkü yol stabilize. Çevre gezilerine, antik kentlere meraklı olanlar, Assos ve Behramkale'yi, Apollo Tapınağı'nı, Odunluk İskelesi tarafına 45 kilometre uzaklıktaki Alexandria Troas'ı görebilirler. Babakale köyü içinde kalabileceğiniz yerlerin başında Kamil Erol'un yeni hizmete açtığı Hotel Prens bulunuyor. 6 odalı, günün her saati sıcak su bulunan tesiste, hem tertemiz bir odada geceleme imkanınız var. Hem de otelin terasında yer alan lokantadan bütün Babakale'yi keyifle izleyebiliyorsunuz. Ayrıca Uran Motel Restoran 'da, 7 oda ve 21 yatak ile gelen müşterilerine hizmet veriyor. Tesisin balık restoranı da var. Köy içinde Lekton Motel ve 20 yataklı mütavazi bir pansiyon olan Karayel de bulunuyor. Köye 10 dakikalık mesafede bulunan Akliman'da ise, işletmesi bu yıl el değiştiren ve Ahmet Çayıroğlu tarafından işletilen Altınkum Motel var. Tesisin restoranı ve gazinosunda yemek yiyenler, arzu ederlerse çevre turlarına da katılabiliyorlar. Babakale tepeleri kekik kaplı. Koyunlar bu otlarla beslendiği için etleri de, süt mamülleri de farklı ve natürel oluyor. Ezine peynir imalatındaki şöhretini yüzde 80 koyun, yüzde 20 keçi sütü karışımına borçlu. Az tuzlu tam yağlı beyaz peynire İstanbul'dan büyük talep olunca,Ayvacık'ta peynire yatırım yapanlar da artmış. Has zeytinyağı, zeytin, kekik suyu, bölgede bulabilecekleriniz. Balıkların geçiş yolu olması nedeniyle babakale'nin açıklarına gündüz atılan ağlarla ve Paragata çıkan balıkçılar, her türlü balığı yakalıyorlar. Mevsimine göre sinarit, mercan, karagöz, levrek bölge balıklarının kare ası. Assos 17 kilometre, Küçükkuyu 25 kilometre uzakta olmasına rağmen, Babakale'ye sadece balık yemeğe, hatta balık kürüne gelenlerin bulunduğunu ve fiyatların çok tabanda olduğunu belirten balıkçılar, sardalya, kupa gibi balıklarının kilosunun çok ekonomik fiatla alınabileceğini söylüyorlar. Babakale balık hali üzerinde bulunan Karayel Restoran'ın kalamar tavası ve balık çorbası çok ünlü. KARİDES TATLISI ve KALAMAR DOLMASININ TADINA BAKIN! Hotel Prens'de kalırsanız, karides tatlısı ve kalamar dolmasını da yemeyi ihmal etmeyin. Babakale'de sadece burada bulabileceğiniz bu tatlının özelliği sosunda. Onun da tarifini da otelin ve restoranın işletmecisi Kamil Erol vermiyor. Yalnız karides tatlısı için söylediği bilgi, haşlanmış karidesler alınıyor. Bir tabakta eziliyor. Sırrı söylenmeyen sos dökülüyor. Üzerine susam ve hindistan cevizi döküldükten sonra da servis yapılıyor. Herkesin beğenisini kazanan Kırlangıç Balığı çorbasının dört kişilik tarifi ise şöyle. KIRLANGIÇ BALIĞI ÇORBASI... Yarım kilo kırlangıç balığı suda kaynatılıp pişirildikten sonra kılçıklarından temizleniyor. Bir kap içine iki yumurta sarısı iki limonun suyu ile çırpılıyor. Diğer tarafta bir çorba kaşığı un, iki çorba kaşığı zeytinyağı ile tava içinde ayva sarısı olana kadar un ve yağ ateşte karıştırılıyor. Haşlanmış balığın suyuna ağır ağır ilave edilen karışıma çırpılmış limon ve yumurtayı da katıp, temizlenmiş balıkla beraber kaynatırken, içine de bir demet maydonoz kıyılıp 3 dakika ateşte karıştırılıyor. Sonra ateşten indiriliyor. Arzu edenler için kaynarken, içine doğranmış patates ve havuç, hatta balık havyarı da konulabiliyor. Babakale tepeleri kekik kaplı. Koyunlar bu otlarla beslendiği için etleri de, süt mamülleri de farklı ve natürel oluyor. Ezine peynir imalatındaki şöhretini yüzde 80 koyun, yüzde 20 keçi sütü karışımına borçlu.Az tuzlu tam yağlı beyaz peynire İstanbul'dan büyük talep olunca,Ayvacık'ta peynire yatırım yapanlar da artmış. Has zeytinyağı, zeytin, kekik suyu, bölgede bulabilecekleriniz arasında yer alıyor... Babakale'den bıçak almayı unutmayın... Babakale'de insanlar yaşamlarını balıkçılık ve ayakkabıcılıkla sürdürüyorlar. Ancak günümüzde çok az da kalmış olsa, el sanatları arasında bıçakçılık da var. Köyün geçmişi 1723 yılına kadar uzanıyor. Köyde 6 kuşaktır biçakçılık yapan Mustafa Kazak'ın atölyesini açık bulunca mutlaka ziyaret edin. Ufacık atölyesinde çeliğe su verip tezgahında göz nuruyla özel bıçaklar yapan ustayı seyredin. Dükkanda, çok keskin olan ve balık ayıklamak için özel olarak yapılan bıçakların malzemeleri de orjinal. Çelikleri otomobil makasından, sapı keçi boynuzundan, kını kavak ağacından yapılıyor. Gerisi el emeği göz nuru... Asya kıtasının batıdati en uç noktası, Babakale'nin geçmişi 1723 yılına kadar uzanıyor. Bu tarihte kurulan Babakale, dönemin izlerini taşıyan görkemli kalesi, antik su yolları, camii, hamamı, çeşme ve ulu çınarı ile zamana yolculuk yapmanıza da neden olan güzellikler taşıyor. Yıl boyunca güneşin çıok farkı bir görüntkü ile denize battığı, Osmanlı döneminin son kalesi babakale, deniz ürünlerinin de cenneti. TARİHTE BABAKALE Osmanlı Donanması'nın geçtiği, korsanların uğrak yerlerinden olan bu en uç noktada, bir gün 3. Ahmet deniz seferinden dönerken, kötü hava şartları yüzünden bölgedeki köye sığınmış. Halk, "Padişahımız geldi!" diye koşup etrafını sarmış. Korsan saldırılarından bıkıp usandıklarını dile getirmişler. Padişan veziri İbrahim Paşa'ya talimat verince, vezir de Deniz Kuvvetleri Komutanı Mustafa Kemal Paşa'ya bu görevi havale etmiş. Çıkarılan fermanla, yurdun dört köşesindeki mahkumların Babakale'deki çalışmalarından sonra serbest bırakılacaklarını vaad etmiş. Mahkumlar kaleyi yapmışlar. Çeşmeye su getirmek için beş kilometre künk döşemişler ve liman inşaatına başlamışlar. O tarihten bu yana bölge, uzun süre gözden ırak olan, gönülden ırak olur sözünü doğrularcasına hep ihmal edilmiş. PRENS HOTEL Kamil Erol Tel : 0286 747 04 99 Faks : 0286 747 05 00 ALTINKUM MOTEL Ahmet Çayıroğlu Tel : 0286 7470504 Tel : 0286 7470008 KAPLICALAR Tel: 0286 6375200 KARAYEL RESTORAN Recep Karayel Tel: 0286 747 04 97 Tel: 0286 747 04 98 Faks: 747 03 58 Cep: 0532 377 61 66

BOZCAADA



Türkiye'nin köyü olmayan tek ilçesi Bozcaada. Çanakkale'nin bu önemli merkezi, köklü tarihi, birbirinden güzel plajları, üzüm bağları, çamlıkları, deniz ürünleri, şarabı, temiz havası ile sakin ve huzurlu bir tatil için en uygun adreslerden biri... Sükunet, huzur, temiz deniz, tertemiz hava ve köklü tarihi ile Bozcaada, Çanakkale'nin incisi... Kışın 2 bin-2 bin 500 kişinin kaldığı adada, yaz aylarında nüfus 15 bine çıkıyor. Pansiyonlar, kamp ve piknik alanları ile ekonomik tatil vaad eden Bozcaada, Kumburnu Mevkiine 3, Geyikli - Odunluk İskelesi'ne 5 deniz mili uzaklıkta bulunuyor. Ada çevresi 14 mil, en yüksek noktası ise 192 metreyle Göztepe mevkii. Bu noktadan net havalarda Limni, Semendirek, Midilli ve Gökçeada'yı görebilirsiniz. İstanbul'dan biraz uzak. Ancak tarihi kalesine çıkıp da, adayı seyretmeye başlayınca, bütün yol yorgunluğuna değecek güzellikleri, sizi büyüleyecek. Bozcaada'ya gitmek için otobüs yolculuğunu seçenler için, İstanbul'dan gece 24.00 ve 01.00'de kalkan otobüsler, sabah 07.30'da Ezine'de oluyor. Ezine-Geyikli arası 12 kilometrelik yolu minübüsle tamamlayabilirler. Yaz sezonunda Radar Turizm, Kamil Koç , Truva Seyahat otobüsleri Geyikli vapur İskelesi'ne dek geliyor. 100 araç taşıma kapasiteli feribotlarla yolculuk 30-40 dakika sürüyor. ÖZEL ARAÇ Özel araçla, İstanbul - Çanakkale, Bursa - Balıkesir ve İzmir -Ayvalık üzerinden gelenler, Bozcaada'ya gitmek üzere, yeni yapılan geniş yoldan iskeleye gelince, araçlarını sahildeki otoparka da bırakabilirler. Adanın tümü asfalt olan yollarında gezecekseniz, aracınızı adaya geçmek üzere sıraya sokmalısınız. Şayet bisikletle gezip dolaşmaya uygun yollarda pedal çevirmek isterseniz, beraberinizde bisiklet de getirmelisiniz. Gemiyle Bozcaada'ya geçmek isterseniz, "Yükyeri iskelesi"nden gidebilirsiniz. Bozcaada'dan feribot 07:30 - 12:00 - 17:30' da kalkıyor. Ada da sonbahar ve kış aylarında da gezginler oluyor. Bu nedenle yaz ve kış saatlerini ayırmak da fayda var. Akşam yük yerinden adaya yaz için 19,00 olan tarife kış aylarında 17,00 olarak, adadan yük yerine ise 17,30 dan 16.00 olarak değişiyor. Yük yerinden Adaya ise 10:00 - 14:00-19:00 hareket saatleri. NOT: Haziran ayından itibaren gemi sefer saatlerine ilaveler oluyor. Bu nedenle yola çıkmadan önce Deniz Yolları ile bağlantı kurup, feribot seferleri hakkında bilgi almayı unutmayın Yatak kapasitesi 600 olan Bozcaada'da ev pansiyonculuğu gelişmiş. Yazın ev pansiyonculugu hariç, 1500'e varan bir yatak kapasitesine ulaşılıyor. Otel Ege, Otel Fahri, Otel Thenes, Gümüş, Zafer, Bahri,Aral Tatil Çiftliği,Çapraz Tatil Köyü, Gülerada Otel konaklama tesislerinden bazıları. İskeleye 300 metre uzaklıkta akasyalarla kaplı bahçe içinde Otel Ege bulunuyor. Adanın yatak kapasitesi de kış için 300 (sıcak su ısınma gibi sorunları olmayan). Ada da farklı tatil anlayışları için farklı alternatifler var. 1800 yıllarında Rum ilkokulu olarak yapılmış. 1923'te kapanan okul, Türk okulu olarak yeniden açılmış. 1963 yılına kadar öğrenci yetiştiren okul, sonradan el değiştirmiş. Yıpranıp yıkılmaya başlamış. 1986 yılında dış duvarları aynı kalmak üzere, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izin ve proje tastikiyle otel olarak içini yeniden düzenlenmiş. 36 odalı 80 yataklı otelin bahçesindeki sabah kahvaltıları ve çardak bardaki Bozcaada şaraplarının içimi bir hayli keyifli oluyor. Pansiyon olarak Aksoy Pansiyon tercih edilebilir. Banyolu, kaloriferli ve temiz odalarıyla pansiyon kışın da açık. Nazire Aksoy'un işlettiği pansiyon, taksi ulaşım hizmetleri de veriyor. Bozcaada'nın koylarında çadır kurup kamp yapanlara ve karavanlarıyla gelenlere de sık sık rastlanıyor. Bozcaada denilince akla ilk gelen üzümlerin lezzeti... Ancak limanı içinde birçok kıyı restoranı yer alıyor. Izgara çeşitleri, pizza ve spagetti gibi yemek çeşitlerini yanı sıra, bölgenin ada oluşu nedeniyle deniz ürünleri menünü ilk sıralarında yer alıyor. Özellikle temiz denizlerin göstergesi olan kalamar ve ahtapot, Bozcaada çevresine çoğalmak, üremek üzere çok geldiği için, her zaman bulunan en lezzetli deniz ürünleri arasında. Cips gibi pişirilen kalamar tavaya, yöre halkı, "Ağızda erir gider!" diyor. Bu balıklara ek olarak yaz aylarında, Adaya has uskumru, lipsos, mercan, sinarit, orfoz, barbunya, karagöz, levrek gibi balıkların tadina bakmali... Ayrıca adada artık sıcak ev yemekleri içinde 150 yıllık tarihi bir mekanda hizmet veren taş şömineli ada ya ait hoş bir mekan var. Lodos cafe restaurant. Burada Türkan Hanım'ın asma yapraklı omleti ıslak keki ve Lodos'a özel sosu ile lipsos buğulaması mutlaka tadılmalı. Bu arada lodos da ev yapımı üzüm likörü ve şaraplarıda denenebilir. Adada Salhane ve Fuska bar da gidilecek yerler arasinda... Ayrıca Adacafe,Polente Lisa cafe de alternatifler... Özel soslu ahtapot salatası ise tadılması gereken bir meze. Bozcaada'da dip balıkları çeşitleri bakımından çok zengin. Karagöz, orfoz, mercan, sinarit, levrek, melanur, lüfer ve akın zamanı çinekop en çok tutulanlar. Tarihi kale önünde yer alan gazino ve çay bahçeleri, turistlerin başlıca uğrak yeri. Adanın arka yüzünde plaj ve pikniğe gelenleri ağırlayan ekonomik fiyatlı kır lokantaları yer alıyor. Ege Otel'de fırından yeni çıkmış ekmekle yapılan doyumsuz kahvaltıların yanısıra, akşam çardak altında içilen şarapların tadına doyamayan turistler, beraberlerinde birkaç şişe Bozcaada şarabını da götürmeyi ihmal etmiyor. FARKLI LEZZETLER Bozcaada dalmaya uygun. Görüş mesafesi fazla. Doğa manzarası güzel bölgeler var. Bozcaadalı balıkçı kaptan Kemal Şahin'le tekne turuna çıkarsanız, ilginç tadlarla tanışma imkanınız da olabilir. Bu arada ada da yat ve dalış malzemeleri satan ve bu yönde farklı talepleri değerlendiren ve hizmet veren Aganta yatçılık var. Çünkü artık ada yatçılar ve dalgıçlar için çok popüler bir merkez oldu. Bunlardan en keyiflisi, kaptanla birlikte dalıp, bu temiz sularda yaşayan deniz kestanelerinin üzerinde küçük taşlar bulunanları çıkarmak ve içindeki havyarı hemen oracıkta yemek...Bu ağızda eriyip giden havyarın besleyici değeri oldukça yüksek. Bir başka besin ise, fuska.Yumurta sarısı rengindeki fuskalar, taşlık bölgelerde bulunuyor ve guatr hastaları için iyot tedavisinde de kullanıyor. Buranın bir başka spesiyali ise,"kulfada köftesi"... Beyaz renkte, kıyılara yapışık yaşayan ve çatalla çıkartılabilen bir bitki olan kulfada, ekmek kullanılmadan köfte malzemesi ilave edilerek, yoğrulup biçimlendiriliyor. Karnıbahar tadına benzeyen ve genellikle Rumların kullandığı bu meze, rakı ile tüketiliyor. Bozcaada'da bağcılık adanın tarihi kadar eski. Üzüm ada hayatının ayrılmaz parçası. Evliya Çelebi ünlü seyahatnamesinde, Bozcaada'dan söz ederken, dünyanın en güzel çavuş üzümünün yetiştiği yer olarak tanımlamış. Adanın 18 bin 500 dönüm alanı bağlarla kaplı. Güneş, toprak ve rüzgar bölgeyi emsalsiz kılınca, Bozcada'nın bağcılık literatüründe yer almasını sağlamış. Sofralık çavuş üzümü, poyraz rüzgarının etkisiyle ince kabuklu, tatlı ve lezzetli. Karasakız ve Vasilaki gibi şaraplık üzüm çeşitlerinden yapılan şarapların imal edildiği özel sektöre ait üç şarap fabrikası var. Bu şaraplardan bulabilirseniz almayı ihmal etmeyin. Bölgede tutulan balıkları da hem yemeyi hem de fiyatını uygun bulursanız hemen alın. Çünkü tertemiz denizlerde tutulan balıkların lezzeti bir başka oluyor. Ada şaraplarının hepsini tadabilecekleri ve farklı şaraplar ya da hediyelik satın alabilecekleri "Mahzen şarapevi" de diger alternatif... Bozcaada'nın Eskikale,Erenler, Tarabya, Nar, Sarıtaş, Tuz, Kocatarla, Mermer, Sulubahçe, Habbeli, Batı, Kilik olmak üzere oniki burnu ve bunların arasında Liman, Değirmenler, Lagor, Ayana, Ayazma, Sulubahçe, Poyraz, Çanak, Çapraz, Kocatarla isimleri ile anılan koyları yer alıyor. Çevresinde bulunan irili ufaklı adalar Tavşan, Pırasa, Orak, Yılan, Fener, Taş, Kaşık, Gökçe, Sıçancık olarak anılıyor. İyot yüklü, bol oksijenli, deniz kokulu ada havası uykusuzluk, kalp, astım problemi olanlara şifa dağıtırken, Bozcaadalılar, "Havamız ve denizimiz asla kirlenmez" diyor. Güneşin batışıyla da ünlü adanın limanındaki görkemli kalesi gece aydınlatışmış haliyle ışıl ışıl. Yöre halkından, hava meydanının hizmete girmesiyle bölgenin öneminin ve turizminin daha da artacağı görüşü hakim. Bozcaada'nın arka yüzünde Ayazma Mevkii bulunuyor. Paraşgivi isimli bir bayanın sembol olduğu yerde, bir zamanlar rum kızları ve delikanlıları birbirlerini görüp, göz süzerlermiş. Günümüzde de dilekler tutularak yaşanan Bozcaada Festivali'nin burada yapılması, bölgeye hareketli ve eğlenceli günler yaşatıyor. Adanın güney bölümünde, Sulubahçe koyu sırtlarında çam ağaçları altındaki saha piknikçilerin gözdesi. Sürekli esen poyraz rüzgarıyla yazın en sıcak aylarında bile terlemeden tatil yapanlar, 17. yüzyıl eseri Köprülü Mehmet Paşa Camii, Alaybey Camii, Tarihi Çeşme, Venedik Devri kiliseyi, ünlü kaleyi ve şarap mahzenlerini geziyor. Sualtı fotoğrafçıları için de, dalışa uygun doğa manzaraları olan Bozcaada çevresinde, kış aylarında amatörlerin fosforlu oltayla kalamar yakaladığına tanık olabilirsiniz. BİRAZ DA TARİHİ BİLGİ... Heredot'a göre, eski adıyla Tenedos, şimdiki adıyla Bozcaada'nın bilinen ilk sakinleri, Pelaglar(Pelazziler). Muhtemelen adaya ikibin yıl önce yerleşmişler. O tarihlerden 1500 yıl sonra ise, İonya kentleri ve adaların tümüyle birlikte Bozcaada'da Perslerce tahrip edilmiş. Ada daha sonraki yıllarda Akdeniz'deki ticari egemenlik kavgası nedeniyle Venedik, Ceneviz, Bizans'ı misafir etmiş. 1455 -1456'da Fatih Sultan Mehmet'in Donanma Komutanı Hamza Bey tarafından Venedikliler tarafından alınmış ve Ege'deki Türkler'in eline geçen ilk ada olmuş. 1479'da Türkler'in galibiyeti ile biten savaşların sonunda Ada'ya Türk bayrağı çeken Gedik Ahmet Paşa, kaleyi yeniden yaptırmış. Anadolu'dan getirdiği ahaliyi de, her türlü vergiden muaf olarak yerleştirmiş. Çeşitli işgallerle birçok kez el değiştiren ada, 20 Eylül 1923'de Hızır Reis Gambotu ile gelen Türk İdareci ve emniyet kuvetlerince devralınmış... EGE OTEL Ümit Turan Tel : 0286 6978189 OTEL FAHRİ Tel : 0286 6978096 ÜMİT OTEL Tel : 0286 6978880 OTEL THENES Tel : 0286 6978888 OTEL ATAOL Tel : 0286 6978329 GÜLER OTEL Tel : 0286 6978844 GÜMÜŞ OTEL Tel : 0286 6978252 ÇAPRAZ TATİL KÖYÜ Tel : 0286 6978067 AKSOY PANSİYON NAZİRE AKSOY Tel : 0286 6978587 LODOS CAFE RESTAURANT TÜRKAN CIM Tel : 0286 697 05 45

SOKAKAGZI



Yeşille mavinin buluştuğu, sessiz, stressiz, kendisiyle başbaşa olabilmeyi özleyenlere, denize sıfır, sıcak su, uzun kumsal, bir yandan Sokakağzı, bir yandan derin bir romantizm.İşte bütün bunlar Sokakağzı'nda bir arada... Midilli Adasına 6 mil uzaklıkta yer alanda koyda, adanın ışıkları yanınca, sessizlik yerini romantizme bırakıyor. OTOBÜS Harem ya da otogardan Truva otobüslerine binerseniz, direk Ayvacık'a gidiyorsunuz. Kendi araci olmayan kişi Sokakağzı'na gelen köyün minübüsünü binip gidebiliyor. Haftada üç gün o işliyor. Ayrıca belediye otobüsleri işliyor. Belediye otobüsü Koyuevi'ne geliyor. Oradan da kalacağınız bazı tesisleri ararsanız sizi kendi araçlarıyla gelip alıyorlar. Eğer bu şekilde gidemezseniz taksilerle de Sokakağzı'na gidebiliyorsunuz. İSTANBUL'DAN ÖZEL ARAÇ İLE GİDİŞ Avrupa Yakasından olanlar için, Yenikapı Bandırma feribotu en iyi ve güvenli yol. Bandırma'dan burası 240 kilometre civarında. Karadan gelenler, Tekirdağ, Çanakkale, Ayvacık, Assos üzerinden Koyunevi ve Sokakağzı'na ulaşıyor... Behremkale yol ayrımından Sokakağzı 20 kilometre. Koyunevi 15, motelin kapısına kadar 5 kilometre. İZMİR'DEN GİDİŞ İzmir'den Sokakağzı'na gitmek için en ideal yol, İzmir, Didim, Ayvalık, Altınoluk ve Küçükkuyu üzerinden gitmek. Küçükkuyu'yu geçince hemen sola sapıp, sahil yolunu izleyerek gidebilirsiniz. Bu şekilde hem virajlardan yorulmuyorsunuz hem de yol daha kısa. Assos yol ayrımına gelince dört yol ağzından Koyunevi yoluna giriyorsunuz. Koyunevi girişinde gelince hemen solda Sokakağzı'nı ve tesisleri gösteren tabelaları takip ediyorsunuz. ANKARA VE DİĞER ŞEHİRLERDEN GİDİŞ Sokakağzı'na Ankara Bursa gibi yörelerden gidiyorsanız, Bursa, Edremit, Küçükkuyu, Assos yolu en ideali. Behramkale'ye gelince dört yolda Gülpınar yoluna giriyorsunuz. 15 kilometre sonra karşınıza Koyunevi girişi geliyor. Sonrası hemen sola sapıp 5 kilometre sonra pansiyon ve motellerin bulunduğu, günlük yaşamla turizmin içice olduğu Sokakağzı'na geliyorsunuz. DİKKAT ; Sokakağzı'nın bugüne kadar bakir kalmasında belki de büyük etkisi olduğunu bildiğim 5 kilometrelik toprak yoldan geçerek gidiyorsunuz. Öyle hemen endişelenmeyin. Sadece özel aracınızla gidiyorsanız dikkatli sürün. Yavaş yavaş aracınızı hareket ettirin. Özellikle jeep türü araçla gitmiyorsanız, aracınız alttan herhangi bir yere çarpmıyor. Yolun sadece iki yerinde biraz dikkatli olmalısınız. Sonrası hızlı gitmeye uygun olmayan toprak yol. Rahat rahat aracınızı sürebilirsiniz. Türkiye'nin belki de en ilginç koylarından birinde yer alıyor Sokakağzı. Assos'un hemen yanıbaşında olmasına rağmen bir başka dünya gibi. 1990 yılından bu yana turizme açılmış. Koyunevi'nin bir mahallesi gibiyken, sahilde sadece köy evleri ve 1988 yılında sadece iki pansiyon varmış. 88'den sonra özellikle yerli turistler burayı keşfetmeye başlayınca gelişmiş. En gelişmiş hali olan bugünlerde ise, evleri olan köylülerden yedi sekiz kişi pansiyon yapmış. İki üç tane de moteller var dışardan gelenlerin. Toplam 7 pansiyon ve 4 motel var. İşte o kadar. Gerisi, hala balıkçılık yapan köylülerin birkaç evi, büyük şehirlerden kaçıp da buraya yazlık yapan bir kaç ailenin gerçekten güzel bahçe içinde evleri. Gerisi 1,5 kilometrelik kumsal. Yürüyüş alanı ise 3, 5 kilometre. Sokakaz'ndaki tesisler, bereketli Ege Denizi'nde yakalanan leziz lfer, ipura, derin su barbunu, mezgit, mercan, kalamar balklarn mterilene sunuyorlar. Eyllde lfer tekrar balyor. Sardalya, kolyos gibi balklar da var. Tesislerde sadece balk yok tabii ki. Bkana kadar balk yedikten sonra yeter derseniz alternatif ok. Ayrca mant, gzleme, kabak iei dolmas var. NCR REEL Austos 10'undan sonra burann inciri ok mehur. Bilenler o tarihi tercih ediyor. Mteriler isterlerse yemek iin incirleri kendileri de topluyorlar tesis sahibinin bahesindeki aalardan. nsanlar memnun ayrlyor. zellikle yemekler kaliteli... Be yldzl otellerde ak bfede bulamayacanz lezzeti bulma imkannz var. Akşam yemeginden bir detay. AVCI BÖREĞİ... Bu yöreden başka bir yerde zor bulabileceğiniz bir lezzet daha. Sütle hamurla unla karıştırılıyor. Önce krep gibi tavada pişiriliyor. Sonra kıyma soğan başka bir yerde kavrulup, sigara böreği gibi sarılıyor. Sonra da yağlı tavada bir kez daha kızartılıyor. Yemesi su böreğini andırıyor. Buraya özgü gibi bir börek. EV BAKLAVASI Özel olarak köy baklavası var. Özel baklava yaptırılıyor. İstanbul, Ankara gibi şehirlerden gelenler, rezervasyon yaptırırken özellikle bunu istediklerini söyleyerek buraya geliyormuş. Ergül motelde sabahları mevsim ürünlerinden oluşan dut çilek kayısı, incir reçeli var. Öğlenleri de ev yemekleri. Zeytinyağlı yemekler. Büyük otellerde olan yemekler değil. Tamamen ev menüsü çıkıyor Sokakağzı küçük bir koyda kurul olduğu için öyle büyük çarşılar burada yer almıyor. Günlük ihtiyaçlarınız için bir bakkalı var. Gazeteler geliyor. Ancak 10.30 gibi gazetelere ulaşma şansınız var. Buradan günlük bütün ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz. Sahilde akşamları hem köylülere hem de gelenlere satış için bir seyyar tezgah açılıyor. Orada da sadece köylülein ihtiyaçları, ve bazı deniz ürünleri satılıyor. Ancak kaldığınız tesislerde bütün yaz boyunca isteyenler zeytin yağı buluyor. 0,5 asitli. Sebze bahçeleri var etrafta. İsteyen alışveriş yapıyor. Suni gübre kullanılmadan yapılan üretim. Bunları alabilirler. Sokakağzı'nın en büyük özelliği şehirlerin gürültülü ortamından kaçıp da sakin bir yerde tatil yapmak isteyenler için ideal olması. Burada hemen her tatil yöresinde rastladığımız aşırı gürültülü barlar, cafeler eğlence yerleri yok. Gittiğiniz zaman alternatifler sınırlı. Ya denize gireceksiniz. En kalabalık zamanında bütün tesislerde kalanların sayısı 100 kişiyi geçmediği yerde. Hem de yazın aşırı sıcaklarında denize girince tam anlamıyla serinlemek için. Ya da gölge bir yere çekilip kitabınızı okuyacaksınız. Balık yakalama gibi bir hobiniz varsa burası ideal. Çünkü sahilin neredeyse hemen her yerinde balık yakalama şansınız var. Özellikle kefal avlamak her zaman mümkün. Yemli olarak da izmarit gibi balıkları yakalayabilirsiniz. O nedenle balık tutuyorsanız yanınıza oltanızı alıp da gidin. Akşamları ise mükemmel zeytinyağlı yemekleri yedikten sonra ya çayınızı kahvenizi yıldızları seyrederek içeceksiniz. Ya da sahilde toprak yolda, sessizliğini sesini dinleyerek yürüyeceksiniz. Sokakağzı'nın bir başka özelliği, Yunanistan'ın en büyük adalarından olan Midilli Adası'na en yakın konumda yer alması. Öyle ki akşam olup da adanın Türkiye'ye bakan arka tarafı sayılan yüzünde ışıklar yanınca, neredeyse elektrik direklerini seçebiliyorsunuz güzel havalarda. Eskiye göre daha da fazla insanın yerleştiği adada ışık ışık görüntü koyun sessizliğinde izleyenlere keyifli geliyor. ÇEVRE GEZİLERİ DE VAR! Sokakağzı'nda canınız mı sıkıldı. Dert etmeyin! Çevre gezileri var. Kaldınız tesisin sahipleri size hemen, Assos, Truva. Bozcaada gibi yerlere geziler düzenliyor ya da nasıl gidebileceğinizi anlatıyor. Tekne gezisi de yapılıyor koydan etraftaki koylara. Balıkçılar koyları gezmek isteyenleri sabahtan alıp koylara götürüyor. Dutburun, Karadiken gibi bir çok koy var. Deniz süper, Balık avlayabiliyorlar. İlgi duyan kişiler istediklerini bulabiliyorlar. SEZON NE KADAR? Sokakağzı'nda sezon, 1 Nisan'da başlıyor. Kasım ayı sonuna kadar devam ediyor.

YESİLYURTKOYU



Dünyada oksijen oranın en yüksek olduğu ikinci yer. Yeşilyurt Köyü’nün eski adı Büyük Çetmi olarak biliniyor. Köy, Kaz Dağı’nın eteklerinde yer alan şirin bir yapıdadır. 200 kişilik köy nüfusu, 90 hanede yaşamını sürdürmektedir. Yüzyılların birikiminin oluşturduğu taş işçiliğinin örnekleri köydeki mevcut binalarda görülmektedir. Köy, İda Dağının göbeğinde Zeytin ve Çam ağaçları ile çevrilidir. Bu bölgenin dünyada oksijen oranı en yüksek ikinci yer olduğu tespit edilmiştir. Yeşilyurt Köyü, mitolojide “İlk Güzellik Kraliçesi Yarışması”nın yapıldığı dağ olarak geçer. Yunan mitolojisinde Tanrıçalar Hera, Afrodit ve Athena’nın katıldıkları güzellik yarışmasının yapıldığı yer olarak adı geçen İda Dağı, günümüzde Kaz Dağı olarak bilinmektedir. Dağ ile ilgili söylenceler bununla da kalmaz. Mitolojiye göre Zeus burada doğmuş, Tanrılar Truva Savaşı’nı buradan izlemişler ve Aşk ile Güzellik Tanrıçası Afrodit ilk kez burada aşık olmuştur. Edremit Körfezinin kuzeyinde yeralan dağın yamaçlarında, bir çok antik eser günümüze kadar gelmiştir. Homeros’un İlyada Destanı’nda ve Halikarnas Balıkçısı’nın eserlerinde İda Dağı’nın ismi çok kereler geçer. Yeşilyurt’a İstanbul’dan gidiyorsanız, iki alternatifiniz var. Klasik bildiğim yoldan şaşmam diyenlerdenseniz, Mahmutbey gişelerinden otobana giriyorsunuz. Rahat bir yolculukla, yolun keyfini süre süre Marmara Ereğlisi’ne kadar gidiyorsunuz. Oradan otobandan ayrılıp, devlet karayolundan Tekirdağ’a ulaşıyorsunuz. Tekirdağ’da muhakkak karnınız acıkmıştır. Acıkmasa bile molanızı verin. Ali Baba’nın ya sahildeki ya da vaktiniz varsa şehir merkezindeki lokantada köftelerin tadına mutlaka bakın. Sonra da ver elini Çanakkale. RADARA DİKKAT! Çanakkale yoluna Keşan yol ayrımından döndükten sonra dikkatli olun, yolda radara yakalanmayın. Çanakkale geçmek için, ilk alternatif Eceabat’tan arabalı vapuru tercih etmek. İsterseniz. Kilitbahir’den ufak motorlarla da karşıya geçebilirsiniz. Ama biraz heyecanlı oluyor. Özellikle dalgalı havalarda tekneler biraz fazla sallanıyor. Ya da Lapseki’den de arabalı vapurla karşıya geçebilirsiniz. Tercih sizin. ÇANAKKALE’DEN SONRA YOL KOLAYLAŞIYOR. Çanakkale’ye geçince, istikamet ikiye ayrılıyor. İsterseniz sahil yolunu kullanabilirsiniz. Ama bu yol biraz uzun sürüyor. Çanakkale’den önce Ezine’ye oradan da Ayvacık üzerinden Küçükkuyu’ya ve Yeşilyurt Köyü’ne ulaşıyorsunuz. Küçükkuyu- Yeşilyurt Köyü arası 3 kilometre kadar sürüyor. Ama keyifli bir yolculuk yapıyorsunuz. Zaten daha yola girer girmez, tertemiz havanın sizi çarpmasıyla kendinize geliyor, yol yorgunluğunu unutuyorsunuz. BEN AYAĞIMI YERDEN KESMEM DİYENLER İÇİN... Bazıları vardır ki, ayakları hep toprak üzerinde olsun ister. İşte seyahate çıkarken de bunu düşünenler ve yaşayanlar için bir başka rotamız ise, İstanbul ya da Ankara’dan gelenler için, Bursa yolunu kullanmak... Bunun için istanbul’dan otobanı kullanarak, İzmit’e, oradan da Yalova üzerinden Bursa’ya gidebilirsiniz. Bursa’da da İskender Kebap yiyip biraz mola şart. Daha sonra da istikamet Balıkesir olmalı. Bu yol da yaklaşık 5 saat sürüyor... Ardından Edremit, Akçay, ve Altınoluk üzerinden Küçükkuyu’ya ulaşıyorsunuz. Eh buraya geldikten sonra Yeşilyurt Köyü’ne gitmek sorun değil... İSTANBUL’DAN KARAYOLUYLA İstanbul'dan karayoluyla, Tekirdağ, Eceabat, Çanakkale, Küçükkuyu'ya 450 km, yaklaşık 5,5 saat süren yolculuk yapıyorsunuz. İSTANBUL’DAN FERİBOTLA İstanbul'dan Hızlı Feribot’u kullanırsanız, : İstanbul Yenikapı'dan Bandırma'ya hızlı feribot kullanılırsanız, yaklaşık 1.45 dakikada Bandırma’da oluyorsunuz. Sonra da karayolundan Biga, Lapseki, Çanakkale, Ezine, Ayvacık, Küçükkuyu üzerinden toplam 5 saatte Yeşilyurt’ta oluyorsunuz. Feribotu tercih ederseniz Bandırma’yla Yeşilyurt arası 270 km sürüyor. İZMİR’DEN GİDİŞ. İzmir’den yola çıkıyorsanız : Aliağa, Ayvalık, Edremit, Akçay, Altınoluk, Küçükkuyu üzerinden Yeşilyurt’a ulaşıyorsunuz. Bu yol da yaklaşık 2,5 saat sürüyor. Bu yol 230 kilometre mesafede... OTOBÜS İLE GİDİYORSANIZ... Yeşilyurt köyü’ne otobüsle gitmek istiyorsanız. Büyük şehirlerden Kamil Koç başta olmak üzere bir çok firmadan faydalanabilirsiniz. Yeşilyurt Köyü, son yıllarda büyük şehirlerden kaçıp da stressiz ve rahat bir yaşam arayanların sığınaklarından bir oldu Edremit Körfezi'nde. Hem köyde hem de civarda bulunan diğer yerleşim yerlerinde, çok sayıda ev yeniden elden geçirildi ve restore edildi. İlgiyi gören burada yaşayanlar da birbirinden güzel tesisler yaparak hizmete sundu. Gelelim burada kalabileceğiniz yerlere. Bir zamanlar Rum taş ustaları günümüzde belki artık yok. Ama büyük şehirlerin yoğun stresinden kurtulup kaçmak isteyen aileler burayı mesken tutmuş... Taş evler de günümüzde buranın vazgeçilmez mimarisi olmuş. Bu nedenle hem taş işçilikleriyle hem de sunduğu hizmetlerle, Yeşilyurt Köyü’nde kalabileceğiniz birbirinden ilginç tesisler var. DİKKAT; Yeşilyurt Köyü, son zamanlarda özellikle büyük şehirlerden gelenler tarafından populer hale geldiği için, kalınacak yerlerin fiyatları da ona göre yüksek. Yani buraya talep fazla. Yaz kış geleni giden eksik olmuyor. Eğer ekonomik bir bütçeyle tatile çıktıysanız, buralarda kalmak yerine, Küçükkuyu'da Akarsu Hotel, Egem Motel gibi tesislerde kalabilirsiniz. Gezmek için ya da akşam güneş batışını keyifle seyretmek için bu tesislere gidebilirsiniz!!! ÇETMİHAN Yeşilyurt Köyü’ndeki ilginç tesislerden biri, Çetmihan. Tüm odalar merkezi ısıtma kaloriferli, odalarda tuvalet ve duş mevcut, 24 saat sıcak su var... Taş mimarinin güzel örnekleriyle bezeli otelde, yazın açık havada, kışın şömineli restoranda yemek mümkün... MANİCİ KASRI Yeşilyurt Köyü’nün diğer bir butik oteli olan Manici Kasrı, taş mimari ile özgün oturma grupları ve dekoruyla kalınabilecek diğer adreslerden biri. Otelin dört bir yanını saran ağaçları görebileceğiniz her tarafı camdan olan kafesi, görüntü kirliliğinden bunalan şehir insanları için eşsiz peyzajlar sunuyor. KAZDAĞI YEŞİLYURT EVLERİ Yörede kalabileceğiniz diğer bir alternatif ise, her birinde 6 kişinin kalabileceği 3 adet dubleks taş evden oluşan Yeşilyurt Evleri. İçlerinde bir evde bulunması gereken hemen her şey yer alan Yeşilyurt Evleri’ne giderken, yanınıza sadece yiyecek ve giyecekleri almanız yeterli. ERGUVANLI EV... Kaz Dağlarının eteklerindeki Yeşilyurt Köyü'nde, 17 yataklı butik otel ve kurs merkezi olarak yeni açılan bir otel Erguvanlı Ev. Köyün alt kısmındaki küçük bir vadinin yamacında yer alıyor. Otele ismini veren erguvan ağaçları, çevresi çam ağaçlarıyla çevrili otelin bahçesinde bulunuyor. Ön odalar ve teraslar deniz manzarasına sahip. Erguvanlı Ev'in en büyük özelliği uzun yıllar Almanya'da yaşayan tesis sahiplerinin, kendi yaşam tarzlarını buraya da yansıtmaları. Çok az insanla, büyük şehrin hızla yaşamından kaçmak, doğanın içinde sakin bir tatil geçirmek, sağlıklı beslenmek, yoga kurslarına katılmak, doğa yürüyüşleri yapmak, çevrenin tarihi ve turistik yerlerini görmek ve denizden yararlanmak isteyenler için ideal bir tesis özelliğine sahip. Sahiplerinin doğal gıda ürünlerinden yaptıkları yemekleri bir o kadar lezzetli. Özellikle sonbahar, kış ve ilkbaharda doğanın içinde tatil yapmayı düşünenler için tercih edilecek bir tesis özelliğini barındırıyor. Tesisin bir başka özelliği de çöp ayrıştırma sisteminin bulunması. Tesiste üretilen atıklar üçe ayrılarak değerlendiriliyor. Ayrıntılı bilgi, telefon sayfalarında yeralıyor. Yeşilyurt köyü’nde kaldığınız tesislerin hemen hepsinde, kendi ürettikleri zeytinyağlarının en güzellerinin tadına bakabilirsiniz. Zaten köyde üretilen zeytinler yağlı olduğu için, neredeyse tamamı yağ üretiminde kullanılıyor. Zeytinyağları, sulu sistemle sızma olarak üretiliyor. Hem de bu zeytin ağaçları yaşlı ağaçlar. Yeşil zeytin sevenler için de erken hasatta toplanan zeytinler, salamuraya konuyor ve zamanı gelince kullanıyor. Köyde özellikle sabah kahvaltılarında, şehirde unuttuğunuz tadları bulabilme şansınız var. Hatta zeytinyağı, tatlılarda ve pilavlarda bile kullanılıyor. Sızma zeytin yağında dinlendirilen zeytinlerin tadına bakmaya doyamacaksınız.Köyde beslenen koyun ve keçi sütlerinden üretilen peynirler ise, süper marketlerin reyonlarında yer alanlardan çok farklı. Yağı alınmayan sütlerle yapılan peynirleri, mutlaka tadın.Köyde yapılan testi peynirinin tadına mutlaka bakın. TESTİ PEYNİRİ Süt, kaynatılıp mayalandıktan sonra bir toprak testiye basılıyor. Toprağa gömülen testi, en az üç ay sonra gömüldüğü yerden çıkartılıp, kırılır. İçinden çıkan leziz peynir de afiyetle yeniyor. Tabii yine bulabileceğiniz sepet peynirini ve İzmir’in eşsiz lezzetteki Tulum peynirini de unutmamak gerekiyor. Bu arada köyde üretilen balları da geçmeyelim. Çünkü doğa harikası bu yörede üretilen ballar, kalitesi bakımından Rize’nin dünyaca ünlü ve çok az üretilen Anzer Balı’nın hemen ardından ikinci sırada yer alıyor. Bölgede alışveriş yapmayı sevenler için inanılmaz alternatifler var. Tabii ki bunların başında zeytin ve zeytin ürünleri geliyor. Zeytinyağlarının özellikle soğuk sızma olanını tercih edin. Asit oranı bir dereceye kadar olan yağları aldığınızda göreceksiniz, markette satılan yağlar arasındaki farkı. Köylerde üretilen ve kalacağınız tesislerde satın alabileceğiniz peynirleri unutmayın.. Ama en önemlisi, Kaz Dağları’nın eşsiz doğasında yetişen otları bulunca almamazlık etmeyin. Çünkü Kaz Dağları’na özgü doğal ve şifalı bitkiler neredeyse her derde deva. Kekik, Adaçayı, Kapari, Nane, Isırgan v.s. gibi bitkileri, köy içinde her mevsim bulma imkanınız var. Yeşilyurt Köyü’nün eski adı Büyük Çetmi olarak biliniyor. Köy, Kaz Dağı’nın eteklerinde yer alan şirin bir yapıdadır. 200 kişilik köy nüfusu, 90 hanede yaşamını sürdürmektedir. Yüzyılların birikiminin oluşturduğu taş işçiliğinin örnekleri köydeki mevcut binalarda görülmektedir. Köy, İda Dağının göbeğinde Zeytin ve Çam ağaçları ile çevrilidir. Bu bölgenin dünyada oksijen oranı en yüksek ikinci yer olduğu tespit edilmiştir. Yeşilyurt’un eski taş evleri son yıllarda, İstanbul ve İzmir’den gelen ve doğal yaşamla içiçe yaşamayı seçen ailelerin, hatta yabancıların gözdesi olmuştur. Köydeki tarihi taş evlerin taliplileri bu yüzden her yıl katlanarak artmaktadır. Köy halkının yerlilerinin çoğu ise yörüklerden oluşmaktadır. Yörükler çoktan göçerliği unutmuş ve yörenin haklı şöhreti olan zeytincilikle geçinmektedirler. Küçükkuyu’dan sadece 3 km. uzaklıktaki köyün temiz ve dinlendirici havası, her yaştan konuğu cezbetmektedir. Yeşilyurt Köyü, mitolojide “İlk Güzellik Kraliçesi Yarışması”nın yapıldığı dağ olarak geçer.Yunan mitolojisinde Tanrıçalar Hera, Afrodit ve Athena’nın katıldıkları güzellik yarışmasının yapıldığı yer olarak adı geçen İda Dağı, günümüzde Kaz Dağı olarak bilinmektedir. Dağ ile ilgili söylenceler bununla da kalmaz. Mitolojiye göre Zeus burada doğmuş, Tanrılar Truva Savaşı’nı buradan izlemişler ve Aşk ile Güzellik Tanrıçası Afrodit ilk kez burada aşık olmuştur. Edremit Körfezinin kuzeyinde yeralan dağın yamaçlarında, bir çok antik eser günümüze kadar gelmiştir. Homeros’un İlyada Destanı’nda ve Halikarnas Balıkçısı’nın eserlerinde İda Dağı’nın ismi çok kereler geçer. İLK GEZİ YERİ ZEUS ALTARI... İşte bu nedenlerle, Yeşilyurt Köyü’ne gittiğinizde sadece otelde kalarak dinlenmeniz mümkün değil. Buraları da görmek isteği sizi yerinizde rahat rahat oturtmuyor. Bu nedenle bence gezinize ilk olarak Zeus Altarı’nı gezerek başlayın. Buraya gitmek için Küçükkuyu’dan patika yoldan 3 kilometre kadar tırmanarak İda Dağı’nın eteklerine çıkmak gerekiyor. 250 metre yüksekliğinde, çam ağaçlarının arasında bulunan Zeus Altarı’nı görünce şaşıracaksınız. İki nedenle. İlk olarak günümüze sadece bir kaya parçasından başka bir şey kalmayan Zeus Altarı, bugün buraya çıkan hemen her yaştaki kadın- erkek turistin dilek taşına dönüşmüş durumda. Hemen herkes eline ne geçerse buraya tutuşturmuş. Bazıları naylon poşet parçalarını, bazıları da bez parçalarını. Bu arada Zeus’un yerinde gençlik uykusuna yatmayı da ihmal etmeyin! En iyisi, Ovayı ve ve denizi keyifle seyredebileceğiniz gölgelik bir yer bulun ve bu manzaranın keyfini çıkarın.Gerçekten inanılmaz bir görüntü. Bölgede bugüne kadar her hangi bir kazı çalışması da yapılmamış. ADATEPE KÖYÜ Burayı görüp de hemen geriye dönmeyin. Çünkü Zeus Altarı’nın bulunduğu yere çıkarken, yola devam ederseniz, bu kez Adatepe Köyü’ne varıyorsunuz. Köy, dağın doğal ortamında yaşamak isteyen, özellikle büyük şehirlerde bunalan şehirliler tarafından istila edilmiş durumda. Tek tek satın alınıp elden geçirilen ve restore edilen evler arasında keyifle dolaşabilirsiniz. Bazı kişiler burada yaz kış oturmaya başlamış. TAHTAKUŞLAR KÖYÜ ETNOGRAFYA GALERİSİ Buraya kadar gelip de, Tahtakuşlar Etnografya Galerisi’ni görmeden dönmek olmaz. 130 haneli ve 600 kişinin yaşadığı Tahtakuşlar Köyü, Edremit’e 17, Akçay’a 5 kilometre uzaklıkta. Türkiye’nin ilk özel etnografya müzesine sahip. Müzenin sahibi Alibey Kudar, 1991 yılında müzeyi halk açmış. Hem de kendi olanaklarıyla sıfırdan ortaya çıkarmış. O günden bu güne de Türkmen kültürünün artık kaybolan örneklerini tek tek burada toplamış. Orta Asya’dan gelen Türk boylarının ilginç kültür farklılıkları, giyim türleri, ev eşyaları, kısacası aklınıza gelebilecek hemen her şey burada yer alıyor.İçinde kütüphanesi bile var. Galeride bir de alışveriş olanakları da yer alıyor. Zeytin, zeytinyağı, sabun, kekik satın alabilirsiniz. Yıl boyunca da açık. MIHLIÇAY... Burası şehirden gelip de doğayı, yürüyüş yaparak tanımak isteyenler için ideal yerlerin başında geliyor. Küçükkuyu’dan Altınoluk’a giderken Çay Pazarı, Selton tesislerini göreceksiniz. Kaz dağlarına trekking yapmak istiyorsanız eğer, bu nokta çıkış noktanız olacak. Yürüyüş rotası, Mıhlıçay çayının çevresini kapsıyor. Trekking için, bölgede kaldığınız otel yetkililerinden yardım isterseniz, size her türlü yardımı yapabilirler. Rotanızda yıkık değirmen yer alıyor. Bir de Mıhlıçay’ı geçen kemerli tek köprü var. Geçmişi Romalılar’a kadar uzanıyor. Çevresinde hemen her türlü ağacı ve incir, ayva, gibi meyve ağaçlarını bulabilirsiniz. Eğer yürümeye devam ederseniz, bir çok şelaleyi göreceksiniz. Ama şaşırtıcı sürpriz en sonunda. Yükselerek giderken şelalelerin oluşturduğu göleti göreceksiniz. Ama gölün arkasında bulunan dik kaya duvarlarla çevrili şelaleyi görünce şaşkınlığınız bir kat daha artıyor. Karşınızda, kulaklarınızı uğuldatarak göle dökülen şelale duruyor. Yeşilyurt köyü ve daha doğrusu, İda Dağı çevresinde doğanın güzelliklerini keşfedebileceğiniz o kadar çok güzel nokta var ki. Hemen her biri günlerinizi alacak güzellikte. Bunlar arasında, bir ay kalanın bir yaş gençleştiği söylenen! Şahin Deresi, Altınoluk, Sütüven ve Hasanboğuldu Şelaleleri yer alıyor. urizm danışma: 0266 384 11 13 Emniyet: 0266 384 10 27 Sağlık Ocağı: 0266 384 20 60 Feribot Bilgi: 0 212 485 26 45 KAMİLKOÇ: 0 212 685 20 00 İstanbul ERGUVANLI EV E-mail Adres : info@erguvanliev.com Telefon.....: 0286 752 56 76 Faks.........: 0286 752 57 89 Yeşilyurt Köyü Ayvacık ÇANAKKALE Akarsu Hotel Mıhlı Küçükkuyu mevkii Tel : (286) 752 54 13 Egem Motel Küçükkuyu / Ayvacık Tel : (286) 752 56 96

AGVA



Kusursuz doğa....Temiz hava... Leziz balıklar...Üstelik ulaşımı da artık çok kolay... Doğa harikası olan Şile'nin komşusu olan Ağva'da, balığın her çeşidini nefis manzaralar eşliğinde yiyerek, midenize ve gözlerinize bayram ziyafeti çekebilirsiniz. Batı Karadeniz sahilinde yer alan Ağva, yılın her mevsiminde bir başka güzel. Yaz aylarında buraya gittiğiniz zaman, denizin tadını doyasıya çıkarabilirsiniz. İstanbul'un diğer kıyılarına göre deniz sıcaklığı bir kaç derece soğuk olduğu için, bir çok İstanbullu burada kendine yazlık evler de yapmış. Sonbahar aylarında ise, bölgeyi saran ağaçların sararıp kuruyan yaprakları, sağa sola uçuşurken, siz de yolunuza devam edip, keyifli yürüyüşler yapabilirsiniz. Zamana ve iklime meydana okuyan Karadeniz'in tipik özelliği denize dik inen kayaların, anıtlaşmış olması. Yemyeşil vadilerin, sık bitki dokusunun yanı sıra, fındık ve yaprağını dökmeyen ağaçların da sıkça rastlandığı bölgede, hüzne yer yok... Burası yeşilin bol olduğu, sessizliği dinleyip, keyifli yemekler yiyebileceğiniz bir çeşit huzur sığınağı. Güzergah üzerinde ise, tekrar tekrar gelmenizi sağlayacak keyif ve tad alacağınız güzellikler ve pastoral lezzetler var. Nasıl gidebileceğinize gelince... İstanbul'dan özel aracınızla yola çıkıyorsanız, 110 kilometre uzaklıkta yer alan Ağva'ya yaklaşık 1,5 saatlik yolunuz var demektir. Şile yolunu uzun zamandır kullanmadıysanız, virajları gözünüzde büyütmeyin. Son yapılan düzenlemelerle artık otobanı kullanarak, neredeyse Şile'nin içine kadar otobanla gidiyorsunuz. Mide bulandıran virajlardan arınmış yolda, araç kullanmak keyif haline getirilmiş. Şile'den sonra ünlü feneri geçip, Ağva-Kandıra sahil yolunu tercih ederseniz, Karadeniz'e has mimari dokunun gözlendiği ve araları beşer dakika olan birbirinden güzel köyleri görebilirsiniz. Yol üzeri giderken tavukları ve güneş batışında dönen ağır adımlı inekleri görebilmek için, aracınızı durdurabileceğiniz bir hızda seyredin. KURFAL OTEL ilk adreslerden biri... Ağva'da hafta sonu geçirmeye karar verdiyseniz, ailece kalabileceğiniz birçok konaklama tesisi bulunuyor. Bunların başında, Kurfal Otel' geliyor. Bir zamanlar tek binada hizmet veren tesis, şimdi üç binada hizmet veriyor misafirlerine. Kurfal Tatil evi (0216) 721 84 93-94 29 özel odası,köy mutfağı,şarap bölümü, havuz ve şömine keyifleriyle, herkesin uğrak yeri. İçinde ayrıca mini golf alanı yer alıyor. İstanbul'un ilk üçü arasına giren 13 delikli mini parkuru var. Golf severler için bu büyük bir tesis... Kurfal Gizlibahçe Restaurant (0216 721 72 23) ise, Göksu deresinin kenarında tatil evine, 700 m mesafede yeralıyor. Ekolojik ve balık ağırlıklı bir restaurant. 3 dönümlük arazi içinde mini hayvan bahçesi, ekolojik bahçe ve hamaklı bölümler var.Ekmekler bahçedeki köy fırınında pişiriliyor. Tesisin aktivite bölümünde ise, imkanlar geniş. Kanoyla nehirde gezintiler, dağ bisikleti, sandal ve balık tutma imkanlarının yanısıra çevre koy ve köy gezileri devam ediyor. DİĞER TESİSLER... Doğanın kucağında sesizzliğin sesini dinlemek isterseniz, yaz-kış kalabileceğiniz yerlerden biri. Yeşilçay üzerinde bulunan üç katlı 18 odalı Tahir, yılboyu açık. Otelin iki veya üç yataklı odalarından dışarı bakanlar, yamaçları bodur bitki dokusunun Yeşilçay'a vuran yansımasını seyrederek sessizliği dinleyebilirler. Konaklamak için ev pansiyonunu tercih ederseniz, Celal Keskiner'e ait, Merkez Pansiyon ile temas kurabilirsiniz. Ayrıca, Otel Faruk, Acar Motel, Göksu Apart Otel gibi tesisler ile, yaz sezonununda belediyenin kamp sahaları da bulunuyor. Yöreye has bölge balıkları, günlük tutulup buzluk şokuna girmeden tüketiliyor. Yeşilçay kıyısında balık satılan tezgahlar da var. Restoranlarda küllenmiş ocakta, ağır ağır pişen ızgara ve tava ya da odun ateşi fırında kiremitte yapılan balıklara,defne yaprağı ve özel sos konuyor. Lüfer, palamut, çinekop gibi balıkların fiyatlarını hava ve o gün yakalanan miktar belirliyor. Yine de porsiyon fiyatları uygun. Özellikle de istanbul Boğazı kıyısında bulunan lokantalara göre... Yemek için Şile'ye yaklaşırken, yolun her iki tarafına kurulmuş kır lokantalarını tercih ederseniz, bıldırcın , piliç, tandır kebap ve ızgara gibi çeşitleri seçebilirsiniz. Saklı Göl. Çok az insanın bildiği bir güzellik... Ağva'da alışveriş yapacak alışveriş merkezi gibi yerler ne yazık ki yok. Burada alınabilecek en önemli şey, denizde taze taze tutularak gelen ve ufak balıkhalinde satılan birbirinden leziz balıklar.Günün erken saatlerinde Limana giderseniz, istediğiniz balığı bulma şansınız var. Ağva'da alınabilecek bir diğer hediyelik ürün de, Şile'de bile çok az tezgahta üretilen Şile bezi giysiler. Ağva, İzmit'in Çal Tepesi'nden doğup gelen Göksu ve Yeşilçay dereleri arasındaki deltaya, alüvyonlar üzerinde kurulmuş. Eski zamanlarda Ceneviz ve Venedikliler'in kolonisi olan yerleşim bölgesi, 50 metre eninde 2,5 kilometre uzunluğunda kumsala sahip. DENİZ MEVSİMİ NE ZAMAN! Haziran sonunda başlayıp ekim ayı sonuna dek süren deniz sezonunun yanı sıra Ağva, yıl boyu gidilebilecek bir tatil yöresi. Köye girişte ilk dikkatinizi çeken, balıkçı teknelerinin çokluğu. Kıyı şeridinde ise bir sonraki güne ağlarını onararak hazırlanan balıkçılar gözünüze çarpıyor. Nostaljik bir balıkçı köyüne girdiğinizi çok geçmeden anlıyor ve kendinize yemek yiyecek bir bahçe, denize yakın veya çayların üzerinde kurulu lokantalardan birini seçiyorsunuz. Ağva sahili tepeden görünüşü... GELİN KAYASI Eğer hava, dereden çıkıp denize açılmaya uygunsa, üşenmeyin. Motorlu bir tekne tutup, kıyıyı takip ederek bu defa bir başka pastoral lezzeti keşfe çıkın. Rotanızı Ağva Feneri'nden Karadeniz'e Kerpe tarafına çevirip yol alırken, daha ilk dakikalarda gördükleriniz karşısında, "Acaba ben İrlanda sahillerinde mi yoksa, Norveç fiyortlarında mıyım?"diye düşünebilirsiniz. Çünkü burası Karadeniz ve usta heykeltraşları bile hayrete düşüren doğanın işçiliği ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Bir nevi açıkhava müzesi olan kıyılarda, rüzgarla elele verip sabırla uğraşan, kayaları dantel gibi oyararak, mağaralar, adalar, anıtlar yaratan dalgalar, yıllar sonra ortaya çıkan bu oluşumları acımasızca bozarak içine çekip hazmediyor. Bu bakımdan sahil şeride üzerinde zaman zaman değişimlere rastlanıyor. Fakat yıllara ve dalgalara göğüs geren öyle bir anıt kaya var ki, denizden olsun karadan olsun, her açıdan bir başka güzelliğe sahip. İlginç öykülü kaya, bulunduğu koya adeta gözcülük yapıyor. Beyaz renkli kaya, "Gelin Kayası" ismiyle anılıyor ve denizden bakınca bembeyaz duvaklı bir geline benziyor. Saklı Göl SAKLI GÖL Kıyı şeridi insanı şaşkına çevirmeye devam ederken, biz bu defa da haritalarda görülmeyen, pek de kimsenin bilmediği, gözlerden uzak doğanın içinde saklı bir göle gidiyoruz. Ağva'yı, Kadıköy ve Pınarlı gibi köyleri geçip son evden sola saparsanız, toprak yolda traktörlerin yumuşak zeminde bıraktığı derin tekerlek izleri nedeniyle çukurlu bir yol göreceksiniz. Burada 5 dakikalık bir yürüyüşle tamamladığınız yolun bitiminde, "Saklı Gölü" bulacaksınız. OTEL KURFAL TEL : 0216 7218493 OTEL TAHİR Hidayet Gürleyük TEL : 0216 7218012 MERKEZ PANSİYON Celal Keskiner TEL : 0216 7218446 MOTEL FARUK TEL : 0216 7218023

AKCAKESE



İşlerinizin yoğunluğu, sizi hayattan zevk alamaz hale getirdiyse... İstanbul'dan ayrılıp uzun bir süre tatil yapacak vaktiniz yoksa... Akçakese yanıbaşınızda sizleri yaz- kış bekliyor. İçinizden sakin bir yerde birkaç gün geçirmek geçiyor. Yoğun iş temposundan bunaldınız. Kaçacak bir yer arıyorsunuz... Ne yapalım! Ne yapalım derken sıkıntıdan bunalıyorsanız, size önerimiz İstanbul'un yanıbaşında bulunan Akçakese'ye gitmek... Akçakese özellikle tertemiz denizi, pırıltılı kumsalıyla, İstanbul'un nefes borusu olarak tanımlanabilir. İstanbul'a 60 kilometre uzaklıkta bulunan altın koyda, ister bir bungolova yerleşin, isterseniz çadır kurun. Kısa süre de olsa, Ege ve Akdeniz'i aratmayacak güzellikteki bölge, ferah havası, yemyeşil bitki dokusu, altın tozlu kumsalıyla, üzerinizdeki tüm yorgunluk ve stresten kurtulmanıza yardımcı olacak özellikler taşıyor. Akçakese köyü, Şile- Ağva yolu üzerinde bulunuyor. İstanbul'a 60 kilometre, Şile'ye ise 17 kilometre uzaklıkta...İstanbul'un Avrupa yakasından Fatih Köprüsü'nü geçerek yola çıkanlar, Şile'ye yapılan ve tamamı biten yeni yoldan, Ömerli'ye kadar virajlardan arınmış, rahat yolculuk yapabilir. Şile'den sonra manzarası güzel sahip yolunu tercih edenler, birbirinden güzel köyleri ve koyları görerek, Akçakese Köyü'ne gelecekler. Köyden itibaren sahile ayrılan 2 kilometrelik toprak yol sizi, kıyı sahil şeridine getirecek. Otobüs yolculuğunu seçerseniz, Şile - Ağva arasında çalışan minübüslerle Akçakese'de inip, aynı yolu yürüyerek sahile ulaşabilirsiniz. Akçakese'de günü birlik tatil yapacağınız gibi, hafta sonu veya daha uzun tatiller için çeşitli olanaklar var. Sahilde yer alan Akkaya Tatil ve Kamp Merkezi'nde, 36 oda yer alıyor. İstanbul'un ilk ağaç ev ve jakuzili evlerinde kalabileceğiniz bir tesis... Akkaya Tatil ve Kamp Merkezi Jale ve Erol Karaoğlan ailesinin 30 yıldır işlettiği ağaçlarla bezenmiş kampta, karavan ve bungolovlara özel yer ayrılmış. Tesisin içinde restoran ve yemek pişirme yerleri, spor tesisleri, bulaşıkhane, çamaşırhane, otopark sahası, kilitli buzdolapları, market, duş gibi üniteler bulunuyor. Tatil merkezinin en büyük yeniliği ise tesis içine Akdeniz'de olduğu gibi ağaç evlerin yapılmış olması. Yaklaşık 10 adet olan bu ağaç evlerde iki kişi bülbüllerle bir arada yatıp, kalkma şansına sahip. Ayrıca yine tahtadan yapılan, deniz manzaralı ve çam ağaçlarının arasındaki evlerde de kalabiliyorsunuz. Köpekli müşterilerin de kabul edildiği Akkaya Tatil Köyü'nde, fiyatlar da uygun. Akçakese'de kalmak için diğer alternatifler arasında, sahilde kamp yapacak çeşitli alanların yanı sıra, Kabakoz Köyü ve Şile'de de konaklama tesisleri hizmet veriyor. Akçakese köyü sahilinde yer alan Akkaya tesisleri restoranı, tatil köyünde kalanların ve günübirlik konukların tüm siparişlerini hazırlıyor. Ege'de üretilen özel zeytinyağı ile hazırlanan meze çeşitleri damakta leziz tadlar bırakırken, et, tavuk ve balık türü yiyecekler, taze olarak bulunabiliyor. Tesiste konaklayanlar, ortak mutfakta kendi yemeklerini pişirebildikleri gibi, konakladıkları bungolovlar önünde mangal keyfi de yapabiliyorlar. Bölgede piknik yapacaksınız, piknik malzemelerini kendiniz getirmelisin. Akkaya Köyü'ne giderken, Şile yolu üzerinde, ızgara piliç ve et çevirme yapan alabalık pişiren bir çok kır lokantası da bir başka alternatifiniz olabilir. Dönüş yolu üzerinde dalından henüz koparılmış sebze çeşitleri, haşlanmış mısır kazanları da, uğrak yerleriniz olabilir. Akçakese'de yapılacak en önemli alışveriş, bölgede en popüler olan Şile Bezi'nden yapılan giysileri almak. Tabii ki gerçek ve kalitelisini bulabilirseniz. Çünkü Şile yöresinde gerçek el işi Şile Bezi yapımı neredeyse tarihe karışmak üzere. Genç kızların özenle dokuyup, deniz suyunda yıkadıktan sonra, el emeği göz nuruyla işledikleri motiflerle süslü Şile bezi bluzlar, sevdiklerinize götürebileceğiniz hediyelerden en önemlisi. Akçakese'ye yolunda bulunan Şile'de mevsimine göre deniz ürünlerini de alma şansınız var. Şile merkezinde kurulan pazarda ise, çevre köylerde yetiştirilen her türlü sebze ve meyveyi bulabilirsiniz... Karadeniz'in özenle işleyip şekillendirdiği kıyılar içinde, Akçakese Köyü, estetik koyları, kayaları ve farklı yapısıyla dikkati çekiyor. Kilometrelerce uzayan sahil şeridi, görünüşü kadar kumsalıyla da kıyılarımız arasında rağbet görüyor. Sahil, ayak sağlığı için; masaj etkili kum yürüyüşleri, bacak kaslarının kuvvetlenip mide yağlarından kurtulmak veya üzerinizde biriken elektrik ve stresinizden arınmak ya da kızgın kumlara yatıp kum kürü yapmak için ideal bir yapıya sahip... ALTIN DA VAR... Maden Tetkik Arama Enstitüsü'nün yaptığı incelemelerde, ekonomik olmasa da altın tozuna rastlanan kumsal, güneş ışıkları altında pırıl pırıl parlıyor. Bir tek çakıl taşı bulunmayan koyların burunlarında Karadeniz'in karakteristik özelliği, denize dik inen dilimli ve sünger görünüşlü kayalar yer alıyor.  BALIKÇILAR... RASTGELE! Akçakese turunuzda beraberinizde oltanızı da götürürseniz, kayalıklardan balık tutma imkanı da var. Bölge balıklarından bazıları mevsimine göre, tekir, çinekop, levrek ve kefal.Meraklıları pavurya avına da çıkıyor. Su altına ilgi duyanlar ve dalgıçlar için dalma imkanı, sörf yapma, köy evlerini, kayaları, denize batan güneşi fotoğraflama, yürüyüş, koşu, kitap okuma, Akçakese'de yapabileceklerinizden bazıları... Çevre gezilerine meraklıysanız, bezi ve deniz feneriyle ünlü Şile Çarşısı'nda dolaşabilirsiniz. Mimari yapısıyla dikkat çeken Kabakoz Köyü, Ağva, Bağırganlı, Kerpe, Kovanağzı, Pembe kayalar, Cebeci gibi birbirine yakın koylarda, hayret uyandıran, anıtlaşmış doğa harikası kayaları denizle buluşan dereleri, şelaleleri, uçsuz bucaksız uzanan kıyıları inceleyebilirsiniz. AKKAYA TATİL VE KAMP MERKEZİ TEL : 0216 7277010 TEL : 0216 7277223 TEL : 0216 7277536 Kış rezervasyonu irtibat telefonları TEL : 0216 366 18 98 GSM : 0532 507 75 50 GSM : 0532 273 77 08

ESKİHİSAR



İstanbul'un yanı başında. Ancak sadece geçiş noktası olarak kullanılan Eskihisar'da görülecek birbirinden ilginç yerler var. İstanbul'a çok yakın, hayli farklı bir atmosfere sahip tipik bir balıkçı köyünde yemek yiyip, sahilinde dolaşıp, deniz havası almak istiyorsanız, bu kez yolunuz Tarihi balıkçı köyü Eskihisar'a kadar uzanmalı... İstanbul'un fethinden sonra terhis olan askerlerin yerleştiği köylerden biri olan Eskihisar'ın, şimdiki sakinleri de Fatih'un zafer kazanmış askerlerinin torunları. Bizans ve Osmanlı eserli ile bezeli Eskihisar, Gebze'deki Anibal'in mezarı, Osman Hamdi Bey'in Müzeevi, mimari dokusu ile adeta açıkhava müzesini andıran bölge, İstanbul'un yanıbaşında huzur bulabileceğiniz güzellikler taşıyor. Club Atabay'ın bahçesi ve sahilin görünüşü... İstanbul'a 60 kilometre uzaklıktaki Eskihisar'a, Anadolu otoyolu ile gelirseniz, yarım saatlik bir yolunuz var demektir. Çamlıca'dan Bayramoğlu - Darıca sapağına kadar gittikten sonra, otobandan ayrılıyorsunuz. Sapaktan sonra sık sık belirtilen tabelaları takip ederek, Eskihisar'a ulaşıyorsunuz. Feribot levhalarını izleyerek yolunuza devam ederken, 50 metre kala sola ayrılan yolun sonundaki asfalt toprak giriş, sizi Eskihisar'a getirecek. Otopark sorunu yok. Kale altı sahil yolunda iki kasis bulunuyor. Yavaş geçiniz. Haydarpaşa'dan trenle Gebze'ye gelenler, ya minübüs aktarmalı ve 10-15 dakikalık yürüyüşle yine Eskihisar'a ulaşabilirler. Eskihisar, genellikle günübirlik gelinen bir balıkçı köyü. Hafta sonu kalmak için Arpalık mevkii sahilinde Marina'ya bitişik Club Atabay çok uygun. 25 odalı, Atabay İlaç Fabrikası'na ait. İlaç kadar steril ve temiz olan tesisin yazın havuzu, havuzbarı ve restoranı rağbet görürken, yılboyu sesiz ve sakin oluşu nedeniyle, işadamlarının prestijli konukları ve başta milli takım olmak üzere bazı birinci lig takımlarının deplasmanda tercih ettiği huzurlu bir otel. Bahçesinde özenle yetiştirilen nadide bitkilerin yer aldığı kütüphaneli, uydu TV yayınlı tesisin, balkonlu, deniz manzaralı, dinlendirici renkler seçilerek döşenmiş odalarında kalabilmek için, önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Eskihisar'da daha mütavazi konaklama tesisi arayanlar için, sahilde alt katı restoran olan Doğuş Turistik tesisleri, 13 odasıyla köy içinde hizmet veriyor. Eskihisar, tipik bir balıkçı köyü olduğu için, lokantalar deniz ürünü ağırlıklı çalışıyor. Antik, Doğuş, Yüzüncü Yıl, Kent, Gaziantep gibi restoranlarda et ve tavuk bulmak mümkün. Çamlık'taki Gebze Belediyesi Koru Parkı'nda piknik imkanı, Yüzüncü Yıl Restoran'da masanıza gelen mangalda, "kendin Pişir kendin ye" imkanınız da var. Antik Restoran Rotary Evi, bahçesinde 500 kişilik oturma ünitesiyle, çimler üzerine kurulu masalarında, kaleye ve denize bakarak yemek yiyebilirsiniz. Restoranın menüsünde güneyin tüm kebaplarını "piliç"le yapmak gibi bir özellik var. Piliç ızgara, piliç Adana, piliç Urfa gibi çeşitler açık ızgarada önünüzde pişiyor. Club Atabay'ın restoranı ise, konuklarınızı eşsiz Türk mutfağının eşsiz yemekleriyle doyuracak diğer seçenek... Eskihisar, tatil ya da Yalova sahillerinde bulunan yazlıklarına gitmek için yola çıkan İstanbullular'ın çok kullandıkları feribot iskelesinin de bulunduğu bir yer olduğu için, günlük araç ve insan trafiği çok yoğun. Burada özellikle İzmit'ten getirilen Saray Helvası, Pişmaniye gibi hediyelik tadları bulabilmek mümkün. Bölgede ayrıca balık bol bulunduğu için, günlük gezinizin ardından, sahilde olta balıkçılarının kendi tuttukları balıkları, uygun fiyata alabilirsiniz. Eskihisar Kalesi ve sahilin genel görünüşü... Eskihisar, konumu nedeniyle feribot iskelesini kullanan binlerce insanın geçiş yerinde olmasına rağmen, çok az insanın özelliklerini bildiği bir yer. Hemen herkes ya tatil dönüşü acelesi olduğu için ya da bu kez dönüşte "yorgun" olduğu için, güzelliklerini merak etmeden gelip geçtiği bir yer. Buraya ilk kez gidiyorsanız, mutlaka "Neden daha önce gelmedim!" ya da "Hah işte, tam bana göre bir yer!" diyeceğinizden eminiz. Konuksever köy halkının yoğun ilgisi, birbirinden lezzetli balık türlerinin bunulduğu restoranları, Bizanslılar'dan kalma kalesi ile, ünlü ressam ve müzecimiz Osman Hamdi Bey'in müze haline getirilmiş evi, Eskihisar'a damgasını vuruyor. Üstelik isterseniz huzur içinde dinlenebileceğiniz seçkin dinlenme tesisleri de var. Eskihisar'da yerleşim düzeni dışarıdan gelen misafirlere göre kurulmuş. Bu yüzden gelir düzeyiniz ne olursa olsun, kendinize göre bir yer bulup ailece huzurlu ve hoş bir ortamda dinlenip vakit geçirebiliyorsunuz. BUYRUN MENDİREĞİ İstanbul'dan giderken, Feribot İskelesi'ne inerken, soldan girerseniz ve amacınız kısa bir yürüyüşle köyü tanımaksa, buyrun mendireğe! Önce deniz fenerine kadar bir uzanın. Buradan köyün tamamını bir çırpıda görebiliyorsunuz. Osman Hamdi Bey'in evlerinin görünüşü. Karşınızdaki sahilde "Ah ne Güzel" dedirten iki ahşap ev var. Beyaz olanı Osman Hamdi Bey'in evi. Burada ünlü ressam ve müzecimizin, "Kaplumbağa terbiyecisi" "Mimozalı kadın" gibi tabolarının röprodüksiyon koleksiyonu, dolap, konsol, soba, pirinç aplikler gibi birkaç parça eşyası sergileniyor. 1884'de yapılmış 1987'de müze olarak açılmış iki katlı müze evin çevresi, imrendirici güzellikteki balkonlarla çevrili. Kapıda ise, Osman Hamdi Bey'in heykeltraş Gustave Deloye tarafından yapılmış büstü bulunuyor. Müze girişi emekli ve öğrencilere ücretsiz, pazartesi günü kapalı. Osman Hamdi Bey'e ait olan kahverengi boyalı diğer ahşap atölye - ev ziyarete kapalı. Bahçe dinlenmeye müsait. Ama keşke bir kafe olsa da diye insan aklından geçiriyor. Fakat üzülmeyin, yol boyu, deniz manzaralı çay bahçeleri ve restoranlarla dolu. Sahile paralel arka yolda da lokanta ve kahveler var. Bütçenize göre birini seçebilirsiniz. Marketler, büfeler ve köfteciler daha ziyade Çamlık Mevkii'nde. Kuş seslerinin yoğun olarak bulunduğu bölge de piknik yapmak isteyenlerin uğrak yeri. Çocuklar oyun parkı istiyorlarsa o da var. Sahildeki parkta salıncaklar ve kaydıraklar var. BALIK BOL Canınız balık tutmak istiyorsa, iki seçenek var. İskele tarafından girişte, yazın şemsiye gibi yapraklanan , ağustos sıcağında, altı çok serin olan 500 yıllık sakız ağacının yanındaki sandalcı Mahmut'tan veya kale eteğindeki diğer sandalcılardan da saatlik olarak motorlu ya da motorsuz tekne kiralayabilirsiniz. Denize açıldıysanız ve rüzgar varsa 30 kulaca çapa atın. Ama biliyorsunuz çapa ipi balığı keser. Rüzgar yoksa, kürekte durun ve toplayın balıkları. İstavrit, izmarit, mezgit, çinekop bölgenin balık çeşitleri. Aslında karşı kıyı, Topçular, Hhendek, Karamürsel tarafından balık daha bol. Galiba körfez de temizleniyor. Balık tutamazsanız Eskihisar'ı denizden seyredin. Burada biraz da kürek çekebilirsiniz. Maksat spor olsun. İkinci seçenek mendirek. Kayalıklardan sallayın oltanızı. Ve rastgele! Çevre gezilerine meraklı olanlar Çamlık mevkiinde yürüyüş yapabilirler. Burası çam ağaçlarının rakı kokusuna karıştığı bölge. Kuş sesleri sizi yalnız brakmıyor. Daha yukarılarda Osman Hamdi Bey'in mezarı bulunuyor. Etrafı demir çevrili mezarın başında iki Selçuklu taşı var. Palmiye dizili sahil, şaşırtıcı biçimdeki anıt selvi ağaçları, ahşap evleri, görülesi güzellikteki diğer gezi yerleri. Koru Parkı açık kapalı çay bahçesi ve temiz kahveler, yorgunluk atabileceğiniz mekanlar. TARİHİ KALE Sıra geldi Bizanslılar'dan kaldığını söylediğimiz tarihi kaleye. Kaleyi bir ara Osmanlılar'da kullanmış. Muhteşem kalenin çevresini araçla ya da yürüyerek gezebiliyorsunuz. Kalenin içini de gezmek mümkün. Anibal'in mezar taşı... CLUB ATABAY Sefer Kaya (Kulüp Müdürü) Tel : 0262 655 58 54 Tel : 0262 655 56 16 DOĞUŞ TURİSTİK TESİSLERİ Tel : 0262 655 64 10 ANTİK RESTORAN Tel : 0262 655 63 94

POLONEZKOY
 



İSTANBUL'un hemen yanıbaşında, yıllardır kendi halinde yaşayan Polonyalılar'ın kurduğu, bir köy var: Polonezköy... Evet tahmin ettiğiniz gibi, burada Polonya'dan gelenler yaşıyor(du)! Böyle diyorum çünkü, bir zamanlar çok uzaklardan gelen Polonyalılar, şimdi Türklerle evlene evlene sayıları, bir elin parmaklarını geçmeyecek şekilde azalmış. Ancak burasını ünlü yapan özelliklerinde bir değişiklik yok. Polonezköy, yemyeşil çevresi ve birbirinden ilginç mimarisiyle yapılmış evleriyle, görenlerin ilgisini her zaman çekiyor. En büyük özelliği, Polonyalılar'ın işlettikleri pansiyon ve misafirlerine sundukları yemekleri. Yemyeşil doğanın içinde, sessiz ortamda önce yürüyüp gezip, ardından bu pansiyonlarda yemek yemek, gerçekten hafta sonları için bulunmaz bir nimet. Polonezköy, ulaşımın zorluğu nedeniyle ancak belli bir kesime hitap ediyordu. Ancak günümüzde yapılan yeni köprüler ve yollar, ulaşımı çok kolay hale getirdi. Pansiyon ve yemeklerin ünü yanında, at binme, doğa sporları yapma imkanı da eklenince, Polonezköy'e talep arttı. Polonezköy'ün en büyük özelliği, İstanbul'un yanıbaşında olmasına rağmen, hala kalabilen yemyeşil doğası... Etrafını çevreleyen orman da eklenince, burası gelenleri büyülü bir atmosferde karşılıyor. Orman içinde yürümek, kros, koşu yapabilir, bisiklete binebilirsiniz. Gideceğiniz otel ve pansiyonların yüzme havuzlarından ve spor tesislerinden de faydalanabilirsiniz. Hafta sonu için hem şehre yakın hem de sakin bir yer arıyorsanız, Polonezköy bulunmaz fırsat. Polonezköy, İstanbul'un Anadolu yakasında yer alıyor. Avrupa yakasından Polonezköy'e gitmek için, en iyi yol TEM otoyolunu kullanarak Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden geçmek. Daha sonra da ilk çıkış olan Beykoz - Kavacık ayrımından, Çavuşbaşı - Polonezköy tabelalarını takip ederseniz, Polonezköy yoluna ilk adımı atarsınız. Polonezköy’e gitmek özellikle Kavacık’tan sonra çok kolay. Bunun en büyük nedeni ise, Kavacık’tan sonra son yıllarda yapılan Beykoz Konakları, Acarkent başta olmak üzere yeni yerleşim yerleriyle birlikte yapılan otobanın etkisi. Kavacık yol ayrımından itibaren 3-4 kilometre boyunca yapılan otoban, Polonezköy yolunun iyicek kısıltmış. Özellikle otobanda giderken yüzbinlerce dolarla ölçülen Acarkent evlerinden oturanlar, gürültüden rahatsız olmasınlar diye yol kenarına yapılan 2 metre yüksekliğindeki ses geçmesini önleyici bariyerleri mutlaka görün. Paranın ve gücün bütün Türkiye’de yerleşim yerlerinde olması gereken bu bariyerlerin niçin burada yapılmasında etkili olduğunu kendi kendinize sorun... Acarkent’i geçtikten hemen sonra ise yol ne yazık ki eski yol. Bir düzelme yok denecek kadar az. Yıllardır aynı kalan yolda ne bir trafik işareti var ne de yol çizgileri. O nedenle özellikle geceleri dikkatli olun. Ana yola 5 dakika geçe çıkın ama sağlam çıkın. Yola devam ettiğiniz zaman doğrudan Polonezköy girişine geliyorsunuz. Köyün başında zaten solda kilise hemen de karşısında ise mezarlık var. Buraları vaktiniz varsa ziyaret edin. Özellikle kilise ve mezarlık görülmeli. Örnek mezarlık... Kavacık'tan, Polonezköy'e 30 - 35 dakika içerisinde ulaşabilirsiniz. Yolların durumu mevsime göre değiştiği için, aşırı hız yapmadan gitmeniz keyifli bir tatil gününde sizin keyfinizi kaçırmaz. Hafta içi özellikle ağır vasıta trafiği nedeniyle, aracınızı dikkatli kullanmanızı öneririz. Kavacık çıkışından Polonezköy 12 kilometre... İstanbul - Polonezköy arası uzaklık ise, sadece 24 kilometre... Polonezköy, Türkiye'de pansiyonculuğun ilk yapıldığı yerlerden biri olarak biliniyor. Günümüzde ise burada hemen her zevke seslenen tesisler, çevreyle uyumlu, geleneksel mimariyle yapılmış olarak hizmet veriyor. ADAMPOL DİNLENME TESİSLERİ Tesis genellikle orta yaş grubundan tatilcileri ağırlıyor. İçinde biri açık, biri kapalı yüzme havuzu, restoran, bar, spor tesisleri ve geniş bahçesi var. Polonezköy girişinde bulunan kilise ve katolik mezarlığını geçtikten sonra, köy meydanına gelmeden yolun solunda yer alıyor. iki katlı çeşitli ünitelerden oluşan tesis, 13 bin metre kare üzerine kurulu. Tesislerde özellikle hafta sonları rezarvasyonsuz yer bulmak zor. Fiyatlar için tesisle bağlantı kurunuz! 4-12 yaşı çocuklara tesiste yüzde 50 indirim var. Tel : 0216 4323154 Faks : 0216 4323218 LEONARDO RESTORAN 85 yıllık bir evde hem dinlenip hem de güzel yemek isterseniz, Leonardo Restoran tam size göre. Tel : 0216 4323082 POLKA COUNTRY HOTEL Mimarisi ve şık bahçesiyle ilgi çekiyor. 15 odası ve restoranı var. Tel : 0216 4323220-21 Faks : 0216 4323042 Polonezköy'deki lokantalarda, yöreye 1856 yılında yerleşen Polonyalılar'ın damak tadını hemen her yemekte bulmak mümkün. Gideceğiniz restoranlarda öğlenleri genellikle, sayısı 50'ye ulaşan yemek çeşidi açık büfede sunuluyor. Akşamları ise alakart yemek mümkün. Leonardo Restoran'ın en popüler yemeği, portakal soslu Antoni Steak. Aynı restoranda, üzümlü anasonlu, çörek otlu, susamlı, kepek ekmeği gibi çeşitleri de bulmak mümkün. Restoranda, Kağıtta kekikli peynir, böğürtlenli krep gibi yiyecek çeşitleri de bulunuyor. Restoranın iştletmecisi Antoni Dohada'nın eşi, Ana Dohada'nın mayıs ayında saf alkol ve votkayla imal ettiği ev yapımı özel vişne ve ceviz likörü, en ağır yemekleri bile hazmettirici ve damakta tad bırakıcı özellik taşıyor. Polonezköy’de yemek için ve gerek bahçe düzenlemesiyle gerek havuzuyla gerekse servis ve yemek kalitesiyle gidilecek yerlerin başında Leonardo geliyor. Çünkü yemekleri gerçekten lezzetli ve taze. Polonezköy Meydanı’na gelince, tam meydandan girişi olan Leonardo Restoran ve cafe olarak genel olarak hizmet veriyor. Ancak yaz aylarında yemyeşil çevrenin içinde yer alan havuzuyla da çok keyifli. Lenardo çok geniş bir alan içinde, neredeyse üç set bölümünden oluşuyor. Ana girişte yer alan restoran ve cafe bölümünde özellikle hafta sonları açık büfe olarak lezzetli yemekleri tatma imkanınız var. Açık büfe saat 11.00-17.00 arası kesintisiz hizmet veriyor. Fiyatları çok ucuz değil ama, Masa başından kalkmadan saatlerce her türlü yemeği yeme şansınız var. Yemeğe soğuk kahvaltılıklar, pilavlar, börekler, salata kızartmalarla başlıyorsunuz. Öğlen saat 13.00’de ise büfeye bu kez köfte, pirzola, tavuk ızgaralar geliyor. Bunlarla da bitmiyor. Arkasından sıra tatlılara gelince öyle her yerde bulamayacağınız lezzetler sizleri bekliyor. “Alevli meyve tatlıları” sırada. Bunu da armutları, ananasları kanyak ile pişiriyorlar. Sonra da üzerlerine çikolata sosu ekliyorlar. Sizlere de lezzetle yemek kalıyor. Leonardo’da çocuklar için de oyun alanları var. Böylece siz yemekle, keyifle vakit geçirirken çocuklar da sıkılınca oyun alanlarına gidiyorlar. Polonezköy'de özel olarak imal edilen bal çeşitlerinden tadarak satın alabilirsiniz. Kekik, kestane, çiçek balı kavanozları, iki milyondan satılıyor. Bal üreticileri, bal haricinde, polen ve polen bal karışımı da ürettiklerini belirtiyorlar. Ayrıca mevsimine göre Polonezköy yolunda bulunan satıcılardan köy sebze ve meyveleri gibi yiyecekler de alabilirsiniz. Polonezköy’de alışveriş için seyyar satıcılar mevsimine göre kendi bahçelerinde yetiştirdikleri ürünleri satıyorlar. Bunlar arasında neler yok ki! Mevsimine göre kirazları, salatalıkları, domatesleri, taze fındıkları bulabilirsiniz. Polonezköy’de satılan en ilginç meyvelerden biri ise. Üzüme benzer görüntüsüyle, ancak buruk tadıyla “karayemiş”. Bölgedeki adı bu. Aslında Karadeniz’de bilinen bir meyve. İstanbul’da belki bir tek burada bulabilirsiniz. Özelliği ise kan şekerini düşürmesi ve karaciğere iyi gelmesi olarak biliniyor. Bu nedenle bilenler için bulunmaz nimet. Polonya neresi Türkiye neresi? Polonyalılar'ın İstanbul'un bu uzak köşesinde ne işi var dediğinizi duyar gibiyiz. Polonyalılar'ın buraya nasıl yerleştiğini biraz anlatalım isterseniz. Köyün kuruluşu, 1842 yılına kadar uzanıyor. O yıl Polonya, Rusya, Prusya, Avusturya tarafından işgal edilip paylaşılıyor. Prens Adam Czartoryski, bu paylaşıma karşı çıkıyor. Sürgünde bulunduğu Paris'te çeşitli girişimlerle mücadele veriyor. 1856 yılında Türkiye Kırım Harbi'ne girme aşamasıydayken, Polonya'dan kaçan sivil ve askerleri toparlayıp Osmanlı Ordusu'yla beraber Kırım'a giriyorlar. Savaş sonrası Türk makamlarından alınan izinle, bu kuş uçmaz kervan geçmez Polonezköy'e yerleşiyorlar. Tabii ki o zaman. Şimdi Polonezköy yolunda neredeyse araçlar, ralliye katılırcasına hız yapabiliyor. Orman arazisinden alınıp yapılan binlerce ev de cabası... Köyü Atatürk, ünlü besteci Franz List, Gustave Flaubert, Pierre Loti, gibi şahsiyetler de ziyaret etmiş. Polonezköy'e gittiğinizde ziyaret edebileceğiniz en ilginç yerlerden biri 1912 yılında yapımına başlanıp, 1914'de bitirilen, Polonezköy Kilisesi. Mimarisi ve sadeliğiyle görenleri etkiliyor. Kilisenin bir başka ilginç özelliği, Birinci Dünya Savaşı'nda, Türk Ordusu'nun, karargah olarak kullanması. Polonezköy girişinde bulunan köy mezarlığı da, görülmesi gereken yerlerden biri. Köyde yaşayıp da vefat eden Polonyalılar'da burada yatıyor. Zaten Polonezköy'de kimin Polonyalı kimin Türk olduğunu anlamak artık zor. Çünkü Polonyalı aileler Türklerle evlenmeye başlayınca işler karışmış. Şimdi kahvelerde Polonyalılar, Türklerle pişti ve tavla oynuyor. Bizlerden farksız hatta daha iyi Türkçe konuşuyor. Polonezköy kır düğünü... Polonezköy’de şehir meydanından itibaren özellikle villaların bulunduğu sokakta yürüyüş yapabilirsiniz. Ancak yol kenarında kaldırımlar olmadığı için biraz zorluk çekebilirsiniz. Bu zorluğu ise etrafınızda göreceğiniz yemyeşil manzaralar silip götürüyor. Gittiğinize değiyor sonuçta yollar. Bir başka alternatif ise, Polonezköy’ün biraz ilerisinde bulunan Cumhuriyet Köyü’ne gitmek. Burada yol boyunca kendin pişir kendi ye restoranları, at binme imkanları, oyun oynama yerleri var. Ailece ya da kalabalık arkadaş grubuyla gidip burada da vakit geçirebilirsiniz. Ancak Polonezköy gibi kaliteli değil tesisler. KIR DÜĞÜNÜ Polonezköy’de doğanın bütün renkleri bir arada olunca özellikle yaz aylarında kır düğünü için çok ideal oluyor. O kalabalık havasız salonlar yerine, yemyeşil bitki örtüsünde düğün yapmak gerçekten çok zevkli ve unutulmaz. Düşünenlere tavsiye edilir. CLUP ADAMPOL Tel : 0216 4323154 Faks : 0216 4323218 POLKA COUNTRY HOTEL Tel : 0216 4323220 Faks : 0216 4323042 LEONARDO RESTORAN Tel : 0216 4323082

İZNİK



İznik, bir günde, bir haftada gezilip görülecek, bitecek bir yer değil. Konumu, fauna ve florası, mimarisi, el sanatları, türbeleri, tarihi eserleri ile büyüleyici güzellikler taşıyor. Bütün bunlara tertemiz göl havasını, dinlendirici yeşilini ve leziz su ürünlerini eklerseniz, iznik'e gitmek için sayısız bir neden bulabilirsiniz. İznik'e özel aracınızla gitmek istiyorsanız, Çamlıca otoyol gişelerinden girip, Bayramoğlu, Darıca sapağından ayrılarak Eskihisar feribot iskelesine ulaşırsınız. Topçular geçişi 40 dakika sürüyor. Yalova'dan sonra yeni şerit ilavesiyle ferahlayan rampayı tırmanınca Orhangazi'ye ulaşıyorsunuz. Şehir merkezindenki trafik ışıklarından İznik tabelası yönüne dönünce, sağı solu zeyytin ağaçları ile kaplı 41 kilometre büyüklüğündeki göle paralel düzgün devam eden asfalt yol ile İznik'e geliyorsunuz.Aynı yolda Organgazi - İznik arasında çalışan minübüsler de sefer yapıyor.İznik'in her yeri araçla gezmeye müsait yollara sahip. Yine de tarihi kentin keyfi, yürüyerek çıkıyor. İznik Gölü kıyısında turistik tesisler yoluna sapınca kentten ayrı bambaşka bir atmosfer içine giriyorsunuz. Sahil düzenleme çalışmalarıyla oluşturulan yürüyüş ve gezi alanlarınınyer aldığı sakin bölümde zengin bitki dokusu, salkım söğüt ağaçları dikkat çekiyor. Göl Manzaralı Burcum Motel, kaloriferli 25 odası ve suit daireleri ile yılboıyu hizmet veriyor. Tesislerarasında restoran ve çay bahçelerinin yer aldğı kıyı bandında bir başka konaklama imkanı da Çamlık Motel'de bulunuyor. Çam ağaçlı bölgede 33 odasıyla açık kapalı bölümlerde restoran hizmeti veren motel, sizleri bekliyor. İznik'te İstakoz Restoran, Çamlık Restoran, Ören Restoran, Kırıkçatal, Berlin, Orhanın, Kopuğun , Balıkçının Yeri gibi lokantalar bulunuyor. Hemen hemen hepsinde istakoz, güveç ve göl balıkları en revaçta olan su ürünleri.Müdavimleri ise İstanbul'dan hafta sonu balık yemeye gelenler, İznik'in akşamçcı denilen yerli müşterileri. İznik gezisine gidenler, istakoz güvaeci, sazan balığı çorbası, yayın balığı, şiş veya buğulama,kerevit salatasının tadına bakmadan gitmiyorlar. Çamlık Otel'in restoranında sunulan kılıçsız yayın balığından kömürde yapılan fileto şişi ve kerevit güveç, beğenilen yemeklerin başında geliyor. İznik Gölü'nde yakalanan kerevitlerin evde pişirmek isterseniz şu yöntemi izleyin. Bir kapta kaynattığınız suya defne yaprağı, bir tane soğan, limon, tuz ve kerevitler konuluyor. İlk kaynamadan 1,5 dakika sonra süzülen kerevitler, soğuyunca ayıklanıyor. Haşlanmış kerevitlerin salatası, güveci ve tavası yapılıyor. Unlanıp kevgirde iyice sallanan kerevitler, iyice unu gittikten sonra yumurtadan geçiriliyor. Çok az yağlanmış tavada, rengi dönene kadar kızartılıyor. Domates, maydonoz, balık baharatı, limon, has zeytinyağı ve sarmısak karışımı suyunu çekene kadar pişirilerek elde edilen sos ile kerevitler daha da lezzetleniyor. Su ürünleri içinde en besleyici olan, fosfor zengini kerevitlerden günde 20 - 25 taneden fazla yenmemesi tavsiye edilirken(!) fazlasının kaşıntı yapabileceği belirtiliyor. Göl balıklarını evde tava yapacaksanız, üstünü derin ve ince çizmek gerekiyor. Bu şekilde kızgın yağda ince kılçıklar eriyor ve yerken ağıza batmıyor. İznik gezinizde alacaklarınızın başında tabii ki çini geliyor. Birkaç parça çini almak isterseniz, Yeşil Cami çevresinde bulunan satış dükkanları, İznik motif ve renklerine sadık kalınarak Kütahya'daki atölyelerde yaptırılan tabak, şekerlik, vazo, biblo ve benzeri çeşitleri beğeninize sunuluyor. İznik'teki çiniciliğe yeniden can veren ve 1993 yılında kurulan İznik Vakfı'nın satış yerlerini de mutlaka ziyaret edin. Geleneksel tarzda ve renklerde yeniden yapılan çinilerin hemen her çeşidi bulabileceksiniz. İsterseniz vakfın sitesini de, ziyaret edebilir ayrıntılı bilgi alabilirsiniz. Hatta alışverişi internet üzerinden bile yapabilirsiniz. Bölgede ayrıca zeytin çeşitlerini almak da mümkün. Orhangazi'den de kendinize sucuk alabilirsiniz. Etrafı sularla çevrili, kapıları ile ünlü çini diyarı İznik, kitaplara sığmayan bir kültür birikimine sahip. Çevrede yapacağınız geziler sırasında görülecek eserlerin başında, estetik yapısı ve çinileriyle göz kamaştıran "Yeşil Cami" geliyor. 4. yüzyılda inşa edilen ve M.S. 787 yılında II.İznik Konsulü'nün toplandığı ve 1331'de cami olarak açılan Ayasofya Bazilikası, taban mozayiği, Süleyman Paşa Medresesi, II. Murat Hamamı, Abdülvahap Türbesi, Lefke ve İstanbul kapılarındaki duvar kabartma ve meduzaları, eski İznik evleri görülmeye değer olan yerlerden bazıları. Dünyaca ünlü çinilerin beşiği İznik'te çini atölyelerinin bulunduğu sahada kazı çalışmaları Kültür Bakanlığı adına, İstanbul Üniversitesi düzenli olarak yürütüyor. 1984'de ortaya çıkarılan 4. yüzyıldan kalma yapı kalıntısı ile 12 ve 15. yüzyıllar arasında çalışmış olduğu tespit edilen ;Osmanlı dönemi Türk çini ve keramik atölyelerinin bulunduğu alanda çıkarılan buluntular da, İznik Müzesi'nde görülebilir. İstanbul Kapısı'nda bulunan antik kabartma, görünüşüyle ilgi çekiyor. Her gün açık olan müzede, İznik çinileri, heykeller, lahit, anfor, sütun başlarından çeşitli örnekler sergileniyor. İznik, Bursa yolunda sisli puslu görünse de, göl kıyısına inince pırıl pırıl bir hava ile karşılaşıyorsunuz. Göl genelde durgun görünüyor. Kıyıdan bakanlar Orhangazi'yi net olarak seyredebiliyor. Akşamları çıkan hafif rüzgar, gün doğisundan eserken, yaprağını dökmeyen zeytin ağaçlarının takviyesiyle bölgeye bol oksijen pompalıyor. Ulu çınarların, salkım söğütlerin ve akasyaların çevrelediği gölün bazı bölümleri sazlık. Martı ve karabatak sürülerine, av yasağının başlamasıyla derin bir Oh çekip, kendilerini emniyette hisseden yaban ördekleri de katılmış. En derin yeri 85 metreyi bulan göl, birçok su sporuna da imkan tanıyor. Çevrede bulunan konut ve özenilerek yapılmış villalar, bölgeye olan rağbetin haksız olmadığını vurguluyor. Sazlar arasında göle düşen teknelerin renk yansımaları, fotoğraf severlerin dikkatini çekebilir. Balık avlamaya merakınız varsa, sahilden, kumdan veya iskele mevkiinden oltanızın ucuna takabileceğiniz hamur veya solucanla, yayın ve akbalık tutabilirsiniz. BURCUM MOTEL Ali Rıza GÜNDÜZ Telefon + Faks :(0224) 757 10 11 Kırıkçatal Restaurant Telefon+Faks :(0224) 757 74 42 ÇAMLIK MOTEL CUMHUR ÇİVİ Tel :   0224 7571362 Faks : 0224 7571631

OYLAT



Oylat Kaplıcaları, şifa dağıtan sularıyla, yemyeşil dokusuyla, bir nevi huzur köşesi, doğa tapınağı gibi... Oylat Kaplıcaları'nın bulunduğu bölge, gezenleri her mevsim pişman etmeyecek güzellikler sunuyor. Şifalı doğasıyla Bursa'nın İnegöl ilçesine bağlı Oylat ilçesi. İçinden Oylat deresinin çağlayanlar meydana getirerek geçtiği vadi, çam, gürgen, meşe, kestane, ıhlamur, kavak çınar ağaçları ile, kuşburnu ve böğürtlen bitkilerinden oluşan ormanla bütünleşiyor. İlkbaharda yer gök kır çiçekleri ve menekşelerle kaplanırken, sonbaharda her yer yağlıboya tablo görünümüne bürünüyor. Kışın ise beyaz örtüsüyle anlatılmaz güzellikteki doğayı varın siz hayal edin. İstanbul'dan özel araçla yola çıkanlar, otoloyu tercih ederlerse, ilk istikamet Darıca - Bayramoğlu gişesinden Eskihisar'a gitmek. Araçla feribotla Topçular'a geçtikten sonra, Yalova - Gemlik yönüne doğru yola devam edin. Yalova - Bursa arasındaki yol yapım çalışmaları devam ediyor. Gerçi çok kısa süre sonra yolun bitmesi bekleniyor. Ancak yine de dikkatli olun. Bursa'da yaklaşınca yollar düzeliyor ama şehir trafiği başlıyor. Bursa şehir girişindeki göbekten sola Ankara istikametine dönünce, ip gibi uzanan yol güzel ama kamyonu çok. Bir rampa çıkıp iniliyor ve sonra İnegöl'desiniz. Geçince yol hafifçe sola kavislenirken sağınızda Oylat, Domaniç, Tavşanlı sapağı var. Önce, uzun boylu soyunmuş kavak ağaçlı yol Oylat'a çıkarken, şiir gibi bir manzarayla yükselip birkaç keskin virajla Hilmiye Köyü üzerinden Oylat'a varılıyor. Kaplıcalar İnegöl arası 27 kilometre. Minibüsler sabah 08.00'de seferlere başlıyor. Yol kar da yağsa, yağmur da yılın her mevsimi açık tutuluyor... BÜYÜK OTEL 95 oda ve 210 yataklı. Bütün sezon açık. Pansiyondan kaplıcaya geçiş otel içinden. Kaloriferli ve TV'li odalar banyosuz. Sadece lavabo WC var. Tabldot yemekte haftada bir alabalık, haftada bir İnegöl köfte var. Yaz döneminde bir yıl önceden yer ayırtılıyor. Otelin aileye özel banyoları da var. BLOK OTEL 63 odalı ve 210 yataklı. Her iki otele rezervasyon için İnegöl'den Ergün Çağlar ile bağlantı kurabilirsiniz. GÜVEN OTEL Hasan ve oğlu Münür Gültekin işletiyor. Vadiye bakan balkonlu, buzdolaplı 130 odada 300 yatak var.Banyosuz odalarda kalanlar kaplıcaya dışarıdan giriyor. Oylat'a geliş yolundaki Hilmiye Köyü ve Saadet Köyü'nde yazın köy evleri de pansiyon olarak kiralanabiliyor. Oylat'a kaldığınız tesislerde yiyeceğiniz yemeklerin tadına doyamayacaksınız. Çünkü hepsi bölgenin en leziz ürünlerinden yapılıyor. Oylat Kaplıcaları meydanında Oylat Fırını'nda, Afyon yöresi ürünü olan Haşhaşlı ekmeği yiyebilirsiniz. Fırından kağıt kebabı ve güveç için de kap alarak yemeğinizi hazırlatabilirsiniz. Fırında peynirli pide ve poğaça da yapılıyor. Oylat'ta, market, büfe, kasap ve alabalık lokantası ile köfteci de bulabilirsiniz. Köfteye gelince durmak gerekiyor. Çünkü asıl köfteyi Bursa'dan İnegöl'e giderken yolun her iki tarafında bulunan köftecilerde yeme şansınız var. Yol kenarında sağ tarafta yer alan iki katlı "Orhan İnegöl Köftecisi", sizin ağız tadıyla yemek yemeniz için en önemli adreslerden biri. Köftecinin büyük salonu tertemiz. Hiç koku duman yok. İnegöl köftecilerinin en genci olan Orhan Çelik, 23 yıllık tecrübesi ile 50 yıllık geçmişe sahip olan İnegöl köftesinin en iyisi için servis elemanları ile birlikte canla başla çalışıyor. "İnegöl Köftesi'nin özelliği ne?" derseniz, hemen açıklayalım. Köfte,bölgenin dana ve kuzularından imal ediliyor. Yüzde 80 oranında dana, yüzde 20 oranında kuzu etinin karıştırılıp 24 saat dinlendirilmesi iyi bir köfte için ilk adım. Karışık 1,5 porsiyonda acılı, kaşarlı ve sade çeşidinden, ikişer adet altı yassı köfte bulunuyor. Acısı, kaşarı,yumuşaklığı, pişkinliği kıvamında. Köfteler, kıyılmış beyaz soğan ve maydonuzlu garnitür ile on dakikada sofranıza geliyor.Kesmezse ilave alabiliyorsunuz. Şişe takıp getiriyorlar. Sofraya önceden gelen piyaz, köfteler pişene kadar hem oyalıyor, hem de iştahınızı ve sabırsızlığınızı frenliyor. Patates tava altın sarısına dönen renkte kızartılmış. Hepsi bir boy ve sıcacık. Şıra da var. Ankara, İstanbul, Bursa, Eskişehirli köfte meraklıları yüzünden hafta sonunda salonda yer yok. Yazın ise bir başka..." Her gün yer yok!" Oylat meydanında bulunan Sevgi ve Remzi Hamurcu'nun fırınından haşhaşlı ekmek alabilirsiniz. Oteller tabldot servislerinde İnegöl Köfte ve alabalık veriyorlar. Peynirli pide ve poğaçanızı alıp, vadi manzaralı gazinoda, Oylat kaynak suyu ile demlenmiş tavşan kanı çayı içebilirsiniz. Köy meydanında kurulan pazardaki tezgahlardan köy ürünlerinden ve bölgenin meyvelerinden elma, armut, ıhlamur çeçeği, iç ceviz ve kuşburnu da alabilirsiniz. Isparta'dan getirilen ve Oylat'ta yapılan ev yapımı gül reçeli, tarhana ve erişte çok rağbet görüyor. İki tarafı vadilerle çevrili, yamaçta kurulu kaplıcalar mevkii, sırtını Uludağ'ın devamına yaslamış. Kaplıcı suyu, uzun süredir getirdiği kalsiyum karbonatlı ve kalsiyum sülfatlı sularla"çökelek" meydana getirip, kaplıcanın bulunduğu terasları oluşturmuş. Başı dumanlı "Sivri Kaya Tepesi" ile kaplıcalar arasında bulunan kanyon görünümlü vadi, sürekli taze hava koridoru yaratıp oksijen pompalıyor. Bu arada yaprak kaplı bir zemin, toprak kokulu tertemiz bir hava ve ötücü kuşların konseri de, ortama eşlik ederken, hiç dinmeden gürül gürül akan su, çağlayanların coşkulu sesinne dönüşerek, sizi büyülü bir dünyaya taşıyor. OYLAT KAPLICALARININ TARİHÇESİ Oylat yakınlarında Saadet köyü'ndeki buluntulardan, kaplıcanın kulanımının Romalılar zamanına dek uzandığı anlaşılıyor. İnşa tarzının Roma hamamlarıyla benzerlik göstermesinin yanısıra, çevre köylerde bulunan sarnıç ve küpler, Oylat Kaplıcası'nın Romalılarca kullanıldığını doğruluyor. KAPLICANIN TARİHÇESİ Bizans İmparatorluğu döneminde bölge hakimi Tekfur'un biricik kızı çaresiz bir hastalığa yakalanıp yatağa düşer. Aciz kalan bilgeler, ızdırap ve acılar içinde durumu kötüye giden kıza, hem son bir şans vermek, hem de gözönünden uzaklaştırmak için suların buluduğu yere getirip, "öl-yat" diyerek bırakırlar. Kaplıca sularıyla her gün yıkanan kız, kısa bir süre sonra eski sıhhatine kavuşup babasının sarayına döner. Mucize sular, o günden sonra da şifa kaynağı olarak kullanılır. Öl- yat da, günümüze Oylat olarak gelir. Deniz seviyesinden 840 metre yükseklikte bulunan doğal tedavi merkezindeki su sıcaklığı 40 derece. Bölgede biri eski, ikisi yeni üç haman var. Ortasında 8.10x5.60 boyutunda, 1.70 metre derinlikte bir havuz ve yıkanma yeri bulunuyor. Su üç aslanağzından dökülüp büyük havuza geçiyor. Doktor raporuna göre, kaplıcalarda kalma müddeti yarım saat ile 45 dakika arası. Termal özelliği olan, 21 günlük küre mutlaka uyulması gerekiyor. Oylat Kaplıcası'nın çevreye akan radyoaktivite ve diğer şifalı unsurları içeren suyu, ormanın temiz havasına yayılıyor. Böylece yalnız banyo olarak değil, teneffüs yoluyla da insanlara sağlık dağıtılıyor. Suyu ile olduğu kadar, iklim tedavisi ile etkili olan Oylat Kaplıcası, nevralji, nevrit, siyatik, meralji, parastezzik, interkoskal ve oksipital nevraljilere iyi geliyor. Ağrılı sinir hastalıkları, romatizma, çocuk felci türü hastalıklar da banyo ve su içi masajlarda fayda sağlıyor. Vücut hücrelerinin faaliyetlerini harekete geçirici olan su,iç ifrazatı artırıcı gibi etkilerle, vücuda enerji ve zindelik kazandırıyor. Oylat'da sadece kaplıca yok. Bölge doğa ile başbaşa kalıp, orman içi yürüyüşler veya piknik yapabileceğiniz elverişli bir ortama sahip. Yazın kalabalıklığından ziyade kış sakinliğini sevenler, banyo dışında çevre köylere doğa yürüyüşü yapıyorlar. Oylat'ın her yerinden akan suların kaynağını merak edenler, genel banyonun yanından devam ederek patikadan inince, hiçbir yerleşimin olmadığı sık bitki örtüsü arasından coşarak akan şelalenin karşısında kendilerini buluyorlar. Şifa bulanların sayısına paralel, ünü günden güne artan Oylat'ta kaplıca yöneticisi Ergün Çağlar, hizmete giren yeni tesislerle, bölgenin daha konforlu ve daha yüksek yatak kapasitesine kavuşacağını söylüyor. BÜYÜK OTEL 95 oda ve 210 yataklı. Bütün sezon açık. Kaloriferli ve TV'li odalar banyosuz. BLOK OTEL 63 odalı ve 210 yataklı. Her iki otele rezervasyon için Ergün Çağlar ile bağlantı kurabilirsiniz. Tel : 0224 7151110 Tel : 0224 7345280 GÜVEN OTEL 130 oda ve 300 yataklı. Hasan ve Münir Gültekin Tel : 0224 7130111 Tel : 0224 7345300 ORHAN İNEGÖL KÖFTECİSİ Tel : 0224 714 8274

TİRİLYE



Yılın her mevsiminde, farklı bir hafta sonu yaşayabileceğiniz tatil beldesi Tirilye'nin yeni ismi Zeytinbağı.. Birinci derece sit alanı olan antik kentte, ilk dikkatimizi çeken kırmızı kiremitlerle kaplı, tek çatı gibi görünen mimari doku. İtalyan sahil kasabalarını anımsatan özelliği içinde, daracık sokaklarda dolaşırken, bir çok tarihi esere ve birbirinden estetik yapıya rastlayacaksınız. Mudanya ve Tirilye gezinize özel araçlarla İstanbul'dan çıkıyorsanız, otobanı kullanın. Bayramoğlu - Darıca sapağından otobandan çıkın. Körfezi dolaşmadan gitmek isterseniz, Eskihisar'dan dolunca kalkan arabalı vapurlara binin.Topçular İskelesi'ne geçin. Yalova üzerinden Bursa yoluna çıkın. Gemlik'ten sonra rampanın sağında yer alan Kurşunlu sapağı ile, sahile paralel Armutlu siluetine bakarak, güzel manzaralı, aynı zamanda kestirme, biraz virajlı asfalt yoldan, Mudanya ve Tirilye'ye ulaşabilirsiniz. Bursa - Çanakkale yoluyla Mudanya'ya gelen yol, rahat ve geniş. Balıkesir- Karacabey üzerinden gelenler için bir kestirme yol ise, Uluabat Gölü - Karaağaç civarı, Taşpınar üzerinden olabilir. Zeytin ağaçları ile kaplı yemyeşil bitki örtüsü arasında, ulaşılan bu yolu, daha çok hafta sonu İzmir'den Tirilye'ye balık yemeye gelenler kullanıyor. Sit alanı olan Tirilye'de otel, motel türü konaklama tesisi yok. Bazı eski evleri pansiyon olarak kiralamak mümkün. Bu konuda Tirilye Belediye Başkanı Feridun Düvenci, köye ziyarete gelenlere yardımcı oluyor. Aynı konuda liman restorandan Ali Sarı ile kontak kurabilirsiniz. Konforlu bir konaklama isterseniz, bir zamanlar Mudanya'nın tarihi Gar binasının restorasyonu ile kazanılan Otel Montana tam size göre... 1849 yılında inşa edilen tren istasyonu, 1951'de kullanıma kapanmış.Üç yıl süren restorasyon çalışmaları sonucu, binanın özgün kimliği korunarak, hizmete açılmış. Alakart restoranı, havuzu, cafe, bar salonları ile dördü suit, 42 odasıyla hizmet veriyor. Tirilye'de sahil lokantalarında deniz ürünlerini taze olarak yiyebilirsiniz. Fakat sofranıza ilk gelen bölgenin meşhur Tirilye zeytini. Yemek siparişleriniz hazırlanıncaya kadar altın sarısı renkli, has zeytinyağı içinde yüzen kekikli zeytin, ekmek banacak kadar çekici, damakta tad bırakacak kadar lezzetli. Leblebi gibi yenen zeytinler, zamanında Roma İmparatorluğu'na satılıyormuş. Günümüzde Tirilye'nin ihraç malı olmuş. Sızma yağ ise asidi yüksek ama, doğal özellik taşıyor. Zeytinler değirmen taşında kırılıyor. Preste eziliyor. Elde edilen tortulu yağ kazanlarda dinlendiriliyor. Doktorların tavsiye ettiği, kalbe, mideye, kireçlenmeye iyi geldiği söylenen Tirilye'nin çok kireçli suyu. Yöre halkı, "çaydanlık bile iki günde kireç bağlar. Fakat bölgede kireçlenme ve kalp hastalığına rastlanmaz" diyorlar. Bölgede yenilebilecek en önemli gıda ürünü tabii ki deniz ürünleri. Bölgenin yerli balıkları tekir, pisi, dil, mezgit, kalkan, kırlangıç, sardalye. Sahil boyunda yer alan Liman Restoran, bu ürünleri taze ve iyi pişmiş olarak bulabileceğiniz yerlerin başında geliyor. Restoranı Ali Sarı ve Murat Kara işletiyor. Deniz ürünü üzerinde çalışan restorantta, yemekler arasında güveç şiş ve buğulama gibi çeşitler bulunuyor. İsterseniz size, yiyebileceğiniz bazı deniz ürünlerinin tariflerini de verelim. KIRLANGIÇ BALIĞI KILÇIKSIZ... Ayıklanan balıklar domates, defne yaprağı, sarmısak, limon ile beraber şişlere dizilerek pişiriliyor. Hazır sosa yatırılmış kırlangıç şişin, porsiyonu mevsime göre değişiyor. BEYAZ BUĞULAMA Levrek, kırlangıç, karagöz gibi balık çeşitleriden sütlü limonlu, sebzeli, salçasız olarak özel terbiye edilmiş, sosla hazırlanan malzeme, beyaz buğulama adıyla servise sunuluyor. KARİDES GÜVEÇ Domates, yeşil biber, mantar, maydonoz, baharat, tereyağ ve rende kaşar ilavesiyle, toprak güveçte fırında pişirilen karides, afiyetle yenilmek üzere karşınıza geliyor. Tirilye'de alınacakların başında tabii ki zeytin geliyor. Çekirdeği küçük, çabuk ayrılan, etli ve kabuğu ince, yağ oranı fazla zeytinlerden bölgeden ayrılırken almayı unutmayın. Zeytinyağları da alınması gereken ürünlerden. Köyün bir başka lezzeti de, odun fırınında pişen ekmeği. Her giden köyden ekmek almayı ihmal etmiyor. Tirilye'de dünyanın en dar sokakların yer aldığı yerleşim alanındaki yedi kilise, üç manastır ve birçok tarihi eser gelen turistler tarafından zevkle geziliyor. Yedi milyonu aşkın sayılarıyla, en yaşlı zeytin ağaçlarının bulunduğu bölgede, poyraz rüzgarlarının hakim olduğu sahilde, çevre düzenlemesiyle kazanılan çay bahçeleri, cafe ve restoranlar, Bursa ve İstanbul'dan gelenlerin akınına uğruyor. Tirilye'nin kuruluşuyla ilgili üç rivayet bulunuyor. 1. Cenevizliler zamanında, Sivzi, Trilye ve Kapanca'da üç köy vardı. O yılların korsanları bu köylere sürekli saldırırlardı. Köy halkı dağınık kalırlarsa saldırganlarla baş edemeyeceklerini anlar ve üç köy şimdiki Tirilye'de toplanır ve Tirilye oluşur. 2. M.S 376'da Hristiyan din adamları, İznik'te toplanmışlar. İznik konsulü diye tarihe geçen olayla din adamları arasında yorum farkları ortaya çıkmış. Aya Yani, Aya Yorgi ve Aya Satri adlarında üç papaz, başpiskoposla anlaşmazlığa düşünce afaroz edilmişler. Onlar da Tirilye'nin bulunduğu yere gelmişler . Bu üç papazdan ötürü, "Tri: Üç; İlya: papaz" buranın adı Tirilya olmuş. 3. Bir başka rivayette ise Latince Tirilye "kırmızı balık, barbunya" anlamına geliyor. Dere ağzında bol miktarda barbunya balığı bulunurmuş ve buradan Doğu Roma İmparatorlarına barbunya balığı götürülürmüş. Rivayetler bir yana, 1330'lu yıllara kadar Bizans kasabası olan Trilye sonraları, Osmanlı kasabası olmuş. 1900 başlarında "Mahmut Şevket Paşa" kasabası, 1963 yılında ise Zeytinbağı ismiyle anılmaya başlamış. Tirilye'ye yapacağınız gezi sırasında, yolu Mudanya'dan geçenleri kent merkezinde Yunus heykelleri karşılıyor. İlginç, süslü yalı ve köşklerle dolu sokakları aşıp, meydanlara gelince kendinizi İstanbul boğazının yalılarında yahut adalarında sanabilirsiniz.İsmini eskiden karşısında bulunan alaydan alan "Alay Kıraathanesi" ahşap tarihi dekoruyla ilgi çekerken, tarihi istasyon binası ve Mudanya Mütarekesi'nin imzalandığı "Mütareke Binası Evi Müzesi" gezilmesi gereken diğer eserleri oluşturuyor. TİRİLYE BELEDİYE BAŞKANI Feridun Düvenci Tel : 0224 5632015 LİMAN RESTORAN Tel : 0224 5632049 Tel : 0224 5632828 MONTANIA HOTEL Eski İstasyon Caddesi 16940 Mudanya - Bursa Tel : 0224 5446000 Faks : 0224 5446005

ULUBAT GÖLÜ



Yola İstanbul'dan özel araçla çıkanlar, otoyolu kullanarak, Bayramoğlu - Darıca sapağından Eskihisar iskelesine gelebilirler. Dolunca kalkan feribotlar, yaklaşık 40 dakikada Topçular İskelesi'ne yaklaşıyor. Yolava yolunda Bursa'ya ve kente girmeden , sağdan ayrılan çerv yoluyla Çanakkale yolunun 35. kilometresinde Uluabat Gölü kıyısında yer alan Gölyazı Köyü sapağına ulaşabilirler. Göle paralel uzanan sahil yolu, 7 kilometre devam ediyor. Mustafa Bilgeç'e ait Kuş Cenneti'ne gidebilmek için Bursa'dan 45 kilometre uzaklıkta bulunan Çiğdem Çeşme Mevkii'ne gelip, kuş cenneti tabelasını gösteren dar patika yolu, takip etmek gerekiyor. Uluabat Gölü, Gölyazı Köyü ve Kuş Cenneti'nde günübirlik kullanım amaçlı konaklama tesisi bulunmuyor. Ancak , 30 - 40 kilometre uzaklıktaki Bursa'da veya çok daha yakındaki Karacabey'de birçok alternatif var. Bursa'da hafta sonunu termal kaplıcalı bir otelde geçirmeyi arzu edenler, Çekirge Bölgesi'ndeki otellere önceden rezarvasyon yaptırmalılar. Burada, Çelik Palas, Kervansaray Termal Otel, Anatollia Oteli, Termal Otel Gönlü Ferah, Yıldız Termal Otel, Atlas Termal Otel, Huzur Termal Otel gibi oteller yer alıyor. Uluabat Gölü'nün su ürünleri oldukça ünlü. Kerevit, sazan, turna, yayın, hemen hemen her gün göl içindeki canlı balık yaşatma havuzlarından veya köy meydanında yapılan balık mezatından satın alınabiliyor. Kuş cennetinde piknik yapmayı amaçladıysanız, Mustafa Bilgiç'e önceden telefon ederek sipariş verebilirsiniz. Beraberinizde getirebilecekleriniz ile çimler üzerindeki masanızda yemeklerinizi yiyebilir, küçük lokantada hazırlanan çiğ böreklerden ve tavşan kanı demli çaydan, meşrubatlardan içebilirsiniz. Bursa'dan geçenler için tarihi İskender Kebap bir başka seçenek. Kestane şekeri sevenlere de Kafkas Pastanesi'ne uğramalarını öneririz. Uluabat Gölü gezinizde alacaklarınız arasında en önemlisi, Kuş Cenneti'nden bir çift tavus kuşu alma fırsatı. Aancak bunun için çiftliğin sahibi olan Mustafa Bilgiç'i bahçe içinde, geniş bir evde oturduğunuza ikna etmeniz gerekiyor. Bunu başarırsanız, kendi bahçenizde de dünyalar güzeli tavus kuşuna sahip olma şansınız var. Bölgede ayrıca köy meydanında yapılan mezatta satılan sazan ve turna balıklarını da alabilirsiniz. İstanbul'dan gidiyorsanız, Bursa girişinde bulunan satış merkezlerinden havlu, tekstil ürünleri, Bursa'ya özgü kestane şekeri, gibi ürünleri de alma imkanınız var. Mevsimine göre yol kenarında kurulan seyyar tezgahlarda da soğan, patates, kabak, sebze meyveleri de alabilirsiniz. Bursa yakınlarında tarihle doğanın birlikte yaşandığı ve bir çeşit kuş cenneti olan Uluabat gölü, görenleri kendine hayran bırakacak kadar güzel bir durak... Rüzgarlı havalarda iki metreyi geçmeyen derinliği nedeniyle bulanık görünen gölde, yayın, turna,sazan gibi balıklar ve su kerevitleri yaşıyor. Su ürünleri bu kadar çeşitli ve bol olunca, balıkçıl birçok kuşu türü de yemlenmek ve yavrulamak amacıyla göç yollarında konaklamak amacıyla, Uluabat Gölü'nü seçiyor. Bu mevsim göçmen kuşlar, bölgeyi terketse, kalanlar tüylerini dökse de, kuş cennetinde sürekli olarak yaşayan diğer türler görmeye değer güzellikte. GÖLYAZI KÖYÜ Uluabat Gölü'nü gezmeye, kıyısına kurulmuş Gölyazı Köyü'nden başlıyoruz. Kıyıya yakın adanın sazlık sahil bağlantısı bir köprü ile sağlanmış. Ağaçlar ilkbaharda yükselen sular nedeniyle yarı bellerine kadar sular içinde. Evler nostaljik özelliklerini hala konuyor. Gölün kıyısı, ağlarını, kerevit sepetlerini eşleriyle beraber onaran balıkçılarla dolu. Kahve ile caminin de bulunduğu köy meydanında, anıt bir çınar ağacı yer alıyor. 450 yıllık ilginç gövdeli anıt çınardan devam ederek, arnavut kaldırımlı, dar sokaklardan ilerleyip, tarihi kent duvarları arasında yürüyüş yaparken, önünüzden kaçan tavuklar, sularda yüzen ördekler, renk renk kayıkların durgun suya vuran yansımaları, fotoğraf ve resim sanatına gönül verenler için eşsiz kompozisyon oluşturuyor. Gölün ve köyün tarihi çok eskilere dayanıyor. Antik çağda Apolyont olan Gölyazı Köyü'nün yerinde ve adalar üzerinde kurulan Lapedium kentinin günümüze kadar gelen kalıntıları, kentin görkemi ve güzelliği hakkında fikir sahibi olunacak güzellikte. Henüz kazı çalışmasının yapılmadığı, tümüyle sit alanı olan bölgede göl çevresinde, antik yollar, nekropol, Apollo Tapınağı, dış kale, kilise, iç kale, kilise temeli, Simitçi kale ve köy girişinde solunuzda yer alan çatısı ve iç bölüm duvarları çökük, kapısız St. Constantinus Manastırı görülebilir. St. Constantinus Manastırı KUŞ CENNETİ Manyas - Uluabat - Dalyan üçgeni içinde dolaşan göçmen kuşlar, yavrulama mevsiminde, Manyas'ta konaklıyor. Beslenme ihtiyacını da Uluabat Gölü'nden karşılıyor.Göç sırasında Manyas'a gidecek kuşların ilk durakları yine Uluabat Gölü oluyor. Uzun yoldan yorgun ve zayıf gelen kuşlar, mola sırasında dinlenip, güç topluyorlar. Bölgedeki kuş türleri, yasak avlardan ne derece korunabilirse, Manyas'taki kuş zenginliği de o kadar fazla oluyor. Uluabat Gölü'nde ilkbahardan başlayıp, susmak bilmeyen kuşların korosuna, kurbağalar da eşlik edince, doğanın gerçek sesini duymak mümkün olabiliyor. Bölgede göçmen kuşlar olsa da olmasa da gidilebilecek önemli yerlerden biri de, Bursa - Çanakkale yolunun 45. kilometresinde yer alan, Çiğdem Çeşme Mevkii'nde Mustafa Bilgiç'e ait, Kuş Cenneti... Doğanın bütün güzelliğini üzerinde toplayan masallardaki Zümrüt-ü Anka kuşu... Başta tavuskuşları olmak üzere, birçok kuş çeşidinin barındığı çiftlikte, kuşlar kadar ağaç türleri de ilgi çekiyor. 10 dönüm arazi üzerinde kurulu çiftlikte, Mustafa Bilgiç tavuskuşu üretiyor. Besleyecek imkanı olanlara, yeni doğan tavuskuşlarının satışını yapıyor.Tüy dökme mevsimini yaşayan kuşların başları çıplak kalıyor. Ancak tüylerin de baş müşterileri, bu tüyleri aksesuar olarak kullanan Parisli modacılar. Tavuskuşları ilkbahar aylarında kendi pistlerinde, teraslarında, eşlerinin dikkatini çekmek için kanat tüylerini sallayarak çeşitli sesler çıkararak dans ediyorlar. Yelpaze biçimi açtıkları tüyleri ile podyumlarında yürüyen tavuskuşlarının sesleri pek güzel olmasa da, bu görüntüler arasında piknik yapan ziyaretçiler arasında hayranlık uyandırıyor. Kuş Cenneti'nde dişisine kur yapan erkek tavuskuşu... Çiftlik, kafeslerde bulunan sülün, keklik, gümüş kuşları, paçalı tavuklar, takla güvercinleri, altın renkli tüyleri ile Zümrüt-ü Anka kuşarın canlı görme imkanı sağlıyor. Aynı yerde geometrik biçimde budanmış mavi selvi, limoni selvi, ladin, sedir ağaçları görülebiliyor. Zaman zaman kuş bilimcilerinin inceleme yaptığı çiftlikte, çocuklar için salıncak ve çeşitli oyun aletleri bulunuyor. ULUABAT KUŞ CENNETİ Mustafa Bilgiç Tel : 0224 6885221 ÇELİK PALAS OTELİ 173 odalı Tel : 0224 2333800 KERVANSARAY TERMAL OTELİ 211 odalı Tel : 0224 2339300 ANATOLLİA OTEL 95 odalı Tel : 0224 2339400 TERMAL OTEL GÖNLÜ FERAH 62 odalı Tel : 0224 2339210 YILDIZ TERMAL OTEL 30 odalı Tel : 0224 2339610 ATLAS TERMAL OTEL 26 odalı Tel : 0224 2344100 HUZUR TERMAL OTEL 22 odalı Tel : 0224 2345250